Bu hafta ülke genelinde farklı bir heyecan ile haftaya başladık. Sendromlu pazartesilerden, başlangıçların olduğu bir pazartesi yaşadık. Çünkü okullar açıldı ve milyonlarca öğrenci yeni eğitim öğretim yılına başlamış oldu. Dokuz ay devam edecek serüven, pandemi süreci sonrası eskiden olduğu gibi başladı.

Okula uyum sağlayamayan, evden ayrılamayan, okula gitmek istemeyen veya uzun saatler boyunca okul sınırları içerisinde kalmakta zorlanan öğrenciler oldu bu hafta. Bir de okul sınırları içerisine hiç giremeyen öğrenciler oldu. Ailesi tarafından zorla okuldan kaydı alınan veya okula gönderilmeyen çocuklar oldu. Bu durumun tam karşısında çocuklarını okula göndermek isterken gönderemeyen bu nedenle açık öğretime kayıt yaptırmak zorunda kalan aileler oldu. Çocukluğunu yaşaması gerekirken çalışmak zorunda kalan çocuklar okula gidemedi. Çocukların çalışmak zorunda olmasını kabullenen ve bu durumu meşrulaştıran işverenler, arkadaşları ile oyun oynaması ve hayaller kurması gereken çocukları okul sınırlarından alıp fabrika sınırlarına kapattı.

Bu hafta okullar açıldı. Herkesin eşit bir şekilde eğitim alabilmesi için ortak bir sistem oluşturmaya çalışılırken pergelin iki ucu gibi açılan uçurumlar oluştu. Eğitimde fırsat eşitliği değil eşitsizliklerle dolu sınırlar duvarlara dönüştü. Bu durumdan karlı çıkan ise sene başı aldığı kayıtlar ile hesaplarındaki sıfırları her geçen gün arttıran özel okul sahipleri oldu.

Bu hafta okullar açıldı ve bir anda hem evinden hem de ailesinden saatlerce ayrı kalan çocuklar okula uyum problemi yaşadı. Oyuncaklarından, oyunlarından bir anda ayrılan çocuklar zorunluluk gereği okula gitmeye başladı. Bayram havası gibi bir şenlik eşliğinde yaşanan okula başlama süreci bu yıl ailelerin yaşadığı maddi zorluklar nedeniyle alınamayan kokulu silgiler, yeni boyanmış pabuçlar olmadan başladı.

Bu hafta okullar açıldı ve aylardır öğrencilerinden uzak kalan öğretmenler öğrencilerine kavuştu. Yıllardır atanamayan öğretmenler hala daha öğrencilerine kavuşabileceği o okul zilini bekliyor. Sözleşmeli öğretmenler ise bir nebze olsun öğretmenlik mesleğinin tadını yaşamaya başladı.

Her şeye rağmen bu hafta okullar açıldı. Umut dolu, hayallerin gerçekle buluşabileceği bir yıl başladı. Bir öğrencinin geleceğe dair adımlar atacağı, bir öğretmenin bir öğrencisinin hayatına dokunacağı yıl başladı. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin ışığında hayatların aydınlanacağı bir yıl başladı. Tüm zorluk ve güçlüklere rağmen okullar açıldı ve eğitim-öğretim yılı başladı. Nasıl devam edeceği ise biraz da bizlere bağlı. Ne dersiniz?