Öyle bir zamandayız ki, yazsan, konuşsan bir dert. Sussan ayrı bir dert... Kısacası, eğer ülken adına, insanlık adına, din adına, hak, hakikat adına bir derdin varsa, ne yapacağını bilemiyor insan...
İster inanın ister inanmayın, benim dikiş tutmayan yaralarım var insanlık adına, insan adına ve bizim sevgili Müslümanlar adına...
Sanırım Ebu-Hanife’yi bilmeyen yoktur... Hani soruyorlar ya, “Hangi mezheptensin?” diye ve cevap olarak “Hanefi” diyoruz ya çoğumuz...
Yazıp söylemenin bir faydası olur mu bilmem, ama çağımız zalimlerin yalancıların hırsızların talancıların merhamet yoksunu kişilerin çoğunlukta olduğu, hatta hep önde ve söz sahibi makam mevki sahibi...
Mesela şimdi zalim, alçak İsrail’le Filistinliler özellikle, Gazzeli insanlar “Ben onlara kardeşlerim diyorum” Sahi bizle, yani Müslüman halklar, sözde Müslüman ülke denilen ülkeler, bu savaşın neresi...
Yakında ülkemizde seçim var, siyasiler söz yarışında sizleri ikna etmek kemdi saflarına çekmek için, ey halkım!
Yazayım yazayım da, yazarken kalbim ürkek sözlerim ürkek, elimdeki kalem ürkek. Çünkü öyle bir çağın ortasında kaldık ki, insanların çoğu, pek çoğu, gerçeği ve hakikati duymak istemiyorlar...
Evet, dünya acı içinde acı içinde çocuklar yüz binlerce kadın anne kardeş acı içinde/ve sen bana ne yapıyorsun diye soruyorsun...
İnanılsın inanılmasın o gün geldiğinde, hani hesap günü denen gün geldiğinde “eyvah ben ne yaptım! Demektense o gün gelmeden iyilerden olmaya merhamet sahibi olmaya çalışalım derim...
HERKESİN YALAN SÖYLEDİĞİ BİR DÜNYA İNŞA ETTİLER