Son günlerde Mart ayı sonunda gerçekleşecek olan yerel seçimlerle birlikte yoğun bir bilgi bombardımanına maruz kalmaya başladık. Geçen yıla oranla her yerde birbirinden farklı adaylar görüyoruz. Her adayın birbirinden farklı vaatleri oluyor. Biz seçime giderken neye göre seçim yapacağımız başka bir kriter oluyor. 

Bu noktada en büyük kriter umut etmek oluyor. Son dönemde en çok ihtiyacımız olan umuda dair düşünceler nasıl bir seçim yapacağımızı daha çok belirleyebiliyor. Sosyal medyadan, gazetelerden, televizyondan veya diğer tüm çerçevelerden olumsuz içerikleri o kadar çok görmeye başladık ki, olumlu bir haber görmeyi özledik. İyi olana dair içerikler görmek her zamankinden daha fazla mutlu eder oldu belki de. Seçim sürecinde de geleceğe dair umutlarımız ön planda oluyor. Geleceğe dair iyi dileklerimizi gerçekleştirebilecek adaylar bizim açımızdan daha öncelikli oluyor. 

Umut etmek bir insanın elindeki en büyük inanç kaynağı oluyor. Bir insanın elinden umudunu aldığınızda geriye hiçbir şey kalmıyor. Sabah uyanma sebebimiz o güne dair umutlarımızdan kaynaklı oluyor. Güne başlarken umudunuzun olmadığını hayal edin. Yapacağımız her iş anlamsız gelecektir ve neden yaptığımızı sorgulayacağız. Böylece de büyük bir boşluğa düşeceğiz. Bu boşluktan çıkmak da her zaman o kadar kolay olamayacak.

Umudun olmadığı bir dünyada iyiliğin de bir anlamı kalmayacak ve giderek bencilleşeceğiz. Çünkü umut etmek sadece bireysel eylem değildir. Hem kendimizi hem de çevremizi kapsar. Kendi geleceğimiz için dilediğimiz her güzel şeyi, diğer tüm insanlar ve doğa için de dileriz. Umut ettiğimizde ormanlar için de hayvanlar için de çocuklar için de güvenlik isteriz. Onları korumaya çalışırız.

Umut ettiğimizde bir hayal kurarız. Bu hayal nasıl bir dünyada yaşamak istediğimizle ilişkili. Genellikle de hiçbir kötülüğün olmadığı ütopik bir dünya olur bu. Sonra bu hayali gerçekleştirmek isteriz. Bizim gibi düşünen insanlarla bir araya geliriz ve kocaman bir mücadelenin başlangıcını oluştururuz. Neden mi diye soracak olursanız, umut bulaşıcıdır derim. Hayal kurabilen her insan beraberinde iyiliği ve umudu çevresine de yaymaya başlar. 

Umudun olduğu dünyada insanlar birbirini korur ve haklarını gözetir. İçinde bulunduğumuz zaman içerisinde bu kadar bireysel bir çerçeveden kişisel çıkarlarımız etrafında hareket ederken, bir başkasını hiç düşünmüyoruz. Kaosun ve istemediğimiz tüm olayları yaşıyor olmamız belki de iyiliğe dair umudumuzu yitirmemizden kaynaklanıyor olabilir. Çünkü umudumuz sadece geleceğe dair değil insanların iyilik haline dair de olabiliyor. Böylelikle de kötülüğü meşrulaştırmaya ve buna kanıt olabilecek davranışlar yapmaya başlıyoruz.

Basit gibi görülen umut etme eylemi o kadar da basit sonuçlar doğurmuyor gibi. Bireysel olarak başladığımız umut, kolektif bir şekilde devam ediyor. Sadece çevremizi değil, geleceğimizi de etkiliyor. Ne dersiniz?