Bazı topraklar haritada küçük görünür ama bir milletin hafızasında dağlar kadar yer kaplar. Kıbrıs, Anadolu’nun belleğinde tam da böyle bir yere sahiptir. Adanın türküsünde İç Anadolu’nun sesi, sofralarında Torosların kokusu, kelimelerinde Orta Asya’dan gelen nefes vardır. Kıbrıs, bizim için sadece bir ada değil; kültürün, tarihin ve duygunun aynı potada eridiği bir kardeş yurdudur. Kıbrıs’a bakarken, sınırları ya da anlaşmaları değil, bu ortak kültürel dokuyu görmek gerekir. Çünkü bir milleti bir arada tutan, haritalar değil, ortak hafızadır. Aynı hikâyeleri anlatan, aynı ezgileri söyleyen, aynı duaları paylaşan insanlar birbirinden kolay kolay kopmaz. Gerçek bağ, siyasetten güçlü olan bu kültürel bütünlüktür.

Son seçim sonuçları, Kıbrıs’ta bu bütünlüğün zayıfladığı yönünde bazı işaretler verdi. Avrupa merkezli bir federasyon anlayışının öne çıkması, genç kuşakların yüzünü Batı’ya çevirdiğini gösteriyor. Bu yönelim sadece bir siyaset tercihi değil, kültürel aidiyetin zayıflaması anlamına geliyor.
Bir toplumun kimliği sadece vatandaşlıkla değil, diliyle, inancıyla, hatıralarıyla şekillenir. Kıbrıs halkı elbette kendi geleceğini tayin edebilir; ama eğer bu tercih köklerini inkâr noktasına varırsa, mesele artık “özgürlük değil yönsüzlük”olur. Kıbrıs’ta yaşanan değişimi bir seçim sonucuna indirgemek, tabloyu eksik okumaktır; çünkü mesele oy pusulasında değil, o pusulayı şekillendiren zihniyettedir.Kıbrıs’ta kimliğini koruyan bir gelişim yerine, kimliğinden uzaklaşan bir modernlik anlayışı hâkim olmaya başlarsa, bu yalnızca adayı değil, bizi de zedeler. Çünkü Kıbrıs, Anadolu kültürünün denizdeki uzantısıdır; o bağ koptuğunda eksilen sadece bir ada değil, bir hafıza olur.

Tam da bu noktada, Sn. Devlet Bahçeli’nin “Kıbrıs 82. plaka olmalı” sözü bir siyasî teklif değil, bir hafıza çağrısıdır. O ifade coğrafyaya değil, kültüre; sınır çizgisine değil, aidiyet bilincine yönelir. Bahçeli’nin işaret ettiği yer harita değil, tarihtir! Çünkü mesele toprak değil, geçmişten bugüne gelen bağdır! Kıbrıs’ta yönünü Batı’ya çevirmek isteyen bir anlayış modernlik arayışında olabilir; ancak modernlik, köklerinden kopmak değildir. Kıbrıs’ın varlığı, Türkiye ile aynı değerler üzerinden anlam kazanır. Kültürel hafızanın zayıflaması, siyasal bir kayıptan çok daha büyük bir boşluk doğurur.

Bu yüzden, bugün yaşanan gelişmelere fiziki değil, gönül birlikteliği açısından bakmak gerekir. Yönetimler değişir, siyaset değişir ama milletlerin kültürel damarları değişmemelidir.
Kıbrıs bizim için coğrafi bir nokta değil, tarih boyunca paylaşılan bir kültür mirasıdır. Bu mirası canlı tutmak, geçmişe saplanmak değil, geleceği aynı değerlerle inşa etmektir. Bugün söylenmesi gereken söz şudur:

“Kıbrıs, sandık sonuçlarıyla değil; yüzyıllardır aynı türküyü, aynı inancı, aynı dili paylaşan insanların ortak hafızasıyla tanımlanır.”

Bu yüzden “82. plaka” ifadesi bir iddia değil, bir uyarıdır; “Birleşelim” çağrısı değil, “unutmayalım” hatırlatmasıdır!Kıbrıs’ın gönül coğrafyamızdaki yeri değişmez; orada korunması gereken, sadece bir toprak değil, bir ruhtur. Ve bu kültür, hepimizi aynı duyguda buluşturduğu sürece, Kıbrıs gönül birliğinin adası olarak kalacaktır!