Her yıl 8 Mart tarihi Dünya Kadınlar günü olarak kutlanıyor. Kadınlar yılda bir gün göklere çıkarılıyor. Çiçekler alınıyor, hediyeler alınıyor ve baş tacı ediliyor. Sonra ne mi oluyor, yine bildiğimiz hikaye devam ediyor. 

Bunu şöyle düşünebiliriz aslında. Futbolda Türkiye olarak aldığımız başarıları 20 yıl geçse de unutmuyoruz ve hala konuşmaya devam ediyoruz. Söz konusu kadınların yaptığı sporlara gelince unutmamız daha hızlı oluyor. Belleğimizde uzun süre kalmıyor. Günlük, haftalık veya en fazla 1 aylık bir gündem oluşturabiliyor. 

Kadınlarımızın geçtiğimiz bir yılda aldığı başarıları ne kadar hatırlıyoruz, hadi gelin bir sorgulayalım. Dönüp şöyle bir baktığımızda kaç tane zafer aklımıza geliyor? Çevremdeki insanlara aynı soruyu sordum, nasıl yanıtlar aldım hemen söyleyeyim: Voleybol var, boks vardı bir de, bir kadın dalış yapmıştı ve rekor kırmıştı, buz pateninde bir şeyler olmuştu. Peki ya başka, başka neler olmuştu? Bu zaferleri sayarken de kadınların ismini bile hatırlamakta zorlanıyoruz. 

Başarıya ulaşan yüzlerce kadın varken bir yandan da hayatına son verilen kadınlar var. Sadece 2023 yılında kaç kadın öldürüldü biliyor musunuz? Siz tahmin etmeden ben cevap vereyim, 403. Bilinen ve Anıt Sayaç’ta yer alan sayı böyle. 2024 yılına girdiğimizde ise Salı günü bu sayı 71’i gösteriyordu. Tek umudum daha fazla artmamış olması sadece. İnsanları kadına karşı şiddetle ilgili farkındalık kazandırmaya çalışan web sitesi kocaman dijital bir mezarlığa döndü. 

Sadece kadın olduğu için cinsiyetçi söylemlere maruz kalan, başarısı engellenen, şiddet gören, ayrımcılık yaşayan binlerce kadın var. Öylece yok edilebiliyor kadınlar. Öylece yok sayılabiliyor. Ama yılda bir gün göklere çıkarılıyor. Kadınlar ne istiyor diye düşünmeden kendi bireysel istekleri üzerinden politikacılar çerçeve çiziyor, büyük laflar ediyor. Kendi kadınlarını koruyamayan kadınlar birbirini korumak zorunda kalıyor.

Ne ölümüyle, ne uğradığı şiddetle, ne yaşadığı haksızlıklarla gündeme gelemeyen kadınlar hep daha büyük başarılar almak zorunda hissediyor kendini. Büyük başarılarla diğer kadınlara umut olmaya ve ‘’biz de varız.’’ Demeye çalışıyorlar. Varlıklarını göstermeye çalışıyorlar. Yüzyıl öncesinde kalan ilk dalga feminizmi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Oysa ki kadın erkek eşitliği de gündemimizde olması gereken bir konu aslında. Ülke böyle ne yapalım diyip geçeceğimiz bir konu değil. 

Normalleştirilen her durumda kocaman bir dalga ile diğer tüm kadınlar etkileniyor görmüyoruz. Alınan her başarıyla bir kız çocuğu umut dolabiliyor, bilemiyoruz. Bu nedenle kadınların dayanışması daha önemli oluyor. Sadece birlik olabilmek değil mesele. Asıl konu hak savunuculuğu, insanca yaşamak ve bir kere yaşadığımız hayatı anlamlı kılabilmek.

Siz ne düşünürsünüz bilmem ama kadınların yılda bir gün övülmeye değil hak ettiği gibi insanca yaşamaya ihtiyacı var. Öldürülmeyeceği, aşağılanmayacağı, yok sayılmayacağı, haklarının korunacağı ve ikinci sınıf olarak görülmeyeceği bir hayata ihtiyacı var. Ne dersiniz?