Yılın ilk dini bayramını kutlarken hangi şekeri aldığımızdan daha çok nerede tatil yaptığımız daha önemli bir detay oldu. Kaç gün tatil yapacağımız, ne zaman yola çıkıp geri döneceğimiz veya nerede fotoğraf paylaşacağımız bireysel olarak önceliğimiz oldu. Büyük şehirlerde yaşayan insanlar ya köylere ya da sahil kenarı illerine akın etti. Büyük şehirler boş kaldı diyebiliriz. 

Hal böyleyken bayram değil de tatil zamanı gündemimizi oluşturdu. Geleneklerimiz modern insanın kaçış tatillerine dönüştü. Böyle olması gerekiyor demiyorum ancak bayram tatillerini fırsata çeviren sistemin varlığına dönüp bakmak gerekiyor. Araba kiralama şirketleri, oteller, otobüs firmaları ve alışveriş mağazaları tüm bu süreci fırsata çevirdi. Birden kampanya ve zamlarla karşılaşır olduk.

Özlediğimiz ve sevdiğimiz insanlarla bir araya gelmek için mükemmel bir fırsat bayramlar. Gündelik hayatın koşturmacasında zaman ayıramadığımız insanlara zaman ayırma fırsatı bulabiliyoruz. Bir de aileniz tatil bölgesindeyse hem tatil hem ziyareti birleştirmiş oluyorsunuz. Bir yerde doğduğumuz yer kaderimiz oluyor gibi.

Herkesin kendine has bir bayram anlayışı var. Bazı insanlar daha geleneksel bayram yaşarken bazı insanlar daha modern bir yaklaşım sergiliyor. Bazı insanlar için bayram köye gitmek iken bazı insanlar için yurt dışına çıkma fırsatı olabiliyor. Bazı insanlar için evde kalma zamanının artması demek iken bazı insanlar için uzun zamandır mesai saatinde gidilemeyen mekanlara gitme fırsatı olabiliyor. Herkesin bayramı bir yerde kendine has oluyor.

Herkesin bayramına kimse karışamaz elbette. Herkesin bayramı kendine doğal olarak. Sadece bayram dediğimiz süreci herkes kendine göre deneyimlediğini unutmamak gerekiyor. Bir de geleneklerimiz arasında yer alan ve kültürümüzün bir parçası olan bu sürecin günümüzdeki anlamını yeniden düşünmek gerekiyor. Kapitalizmin bir parçası haline gelen ve fırsata dönüşen bir zaman dilimi oldu. Amaç el öpüp harçlık veya şeker almaktan çok, ev sahiplerinin market alışverişinde ne alamadığı daha çok gündem oldu. Alınamayan şekerlerden çok alınamayan temel gıdalar sohbet konusu oldu.

Özlediğimiz insanlarla bir araya gelebilmek düşündüğümüzden daha masraflı bir hal alınca özlemlerin devam etmesi de bir seçenek oldu. Dışarıda atılan her adımın ayrı bir para olması evde kalma sürecini arttırdı. Masrafsız bir süreç geçirmek imkansız hale geldi. Tam da bu nedenle ramazan ayı dışında oruç tutar gibi yaşayan milyonlarca insan var. Şekerler içinde yüzemiyoruz belki ama açlık içinde yüzdüğümüz kesin. 

Evet, herkesin bayramı kendine. Umarım herkes dilediği bir bayram yaşar. Ülke olarak açlık sınırının altında olan milyonlarca insanın bayramları bayram gibi yaşayabileceği nice bayramlar olur umarım. Bir hayal elbette ama umut etmek elimizde olan en bayram özelliğimiz. Ne dersiniz?