Sosyal medyada sen kimsin etiketiyle özellikle son 20 yıldır şahit olduğumuz, tanıklık ettiğimiz veya internette gördüğümüz çeşitli olayları insanlara hatırlatılıyor. Faili meçhul cinayetler, maddi imkânsızlıkların getirdiği intiharlar veya intihar girişimleri, kadın cinayetleri, hayvan katliamları gibi unuttuğumuz olayları yeniden gündeme getiriyorlar.
Atanamayan öğretmenler, atanamadığı için intihar eden öğretmenler, öldürülen öğretmenler, sevgilisinin veya eşinin öldürdüğü öğretmenler olduğu gibi çalışma hayatı içerisinde yer alan kişilerin ölümleri de yer alıyor. Önlemler alınmadığı için ortaya çıkan işçi kazaları: kanalizasyonda mikrop kapıp ölen, Soma’da hayatını kaybeden, inşaatlarda veya fabrikalarda ihmal nedeniyle yaşamını yitiren yüzlerce insan var. Bindiği ambulansta sedye kirlenmesin diye botlarını çıkarmak isteyen kişiyi, onun ailesi ve çocukları var önce onu çıkartın diyerek kendinin ölümden dönmesine bile sevinemeyen arkadaşını hatırladınız mı?
Eşine, çocuklarına bakamadığı için binlerce anne ve baba evlerinin yan odasında, sokakta veya köprüde yaşamlarına son verdi. Anne veya ölünce geriye kalan aile üyeleri kolay bir hayat süremedi. Maddi imkânsızlıklar çığ gibi büyüyerek devam etti. 
Ambulans gelmediği için 3 yaşındaki çocuğunun cenazesini 16 kilometre karla kaplı yolda sırtındaki çuvalda taşıyan babayı hatırlar mısınız? Nasıl bir acı yaşadı, neler geçti aklından, neler hissetti hiç düşündünüz mü? Peki, canlı derse girebilmek için komşunun internetine bağlanabilmek uğruna çatıya çıkıp çatıdan düşüp ölen dünyalar tatlısı çocuğu? Patlama sonrası ambulansa bindirilen ve şok içinde bakışlarıyla etrafı izleyen çocuğu? Onu da hatırladınız mı? 
Evladının ölmüş bedeninin parçalarını eteğine toplayan o anneyi? Savaştan, katliamlardan, ölümlerden kaçıp yeni bir hayat kurmak isterken geminin batmasıyla birlikte minicik bedeni sabah sahilde bulunan koca yürekli çocuğu hatırladınız mı? Hayatını bir ev, bir araba uğruna harcamak istemiyorum diyerek sosyal medyada paylaşım yapan ve ardından intihar eden 18 yaşındaki genci anımsıyor musunuz?
Oğlunun şehit haberini alan acılı aileleri? Kendi oğullarının cenazesindeyken yırtık lastik ayakkabısı olan sonrasında da kahrından ölen babaları? Her şeye rağmen ‘’Vatan sağ olsun!’’ diyen aileleri? Çocuğunun doğduğunu, kendi düğününü, annesini, babasını göremeden şehit olan askerleri? Hatırlıyor musunuz?
Peki, bir kadın çığlığına koşup yardım eden ardından da ceza alan genci? Cezaevlerinde şiddet gören, açlık grevi yapan birçok meslek grubundaki insanları? Aldığı ceza nedeniyle götürüldüğü hastanede ilgilenilmediği için hastahane sandalyesinde ölen insanı? Hatırladınız mı?
Tüm bu ölümler, tüm bu olaylar, yaşadıklarımız, şahit olduklarımız, saniye veya dakikalarla ölümden döndüğümüz patlamalar… Ne çok şey yaşıyoruz, ne çok şey değişiyor günden güne. Yaşadığımız çoğu şeyi unutuyoruz. Unutmazsak tüm bu tanık olduğumuz olayların farkındalığıyla zor bir hayat yaşayabiliriz. En azından uzmanlar böyle söylüyor. 
Fakat şimdi tam da şu anda unuttuğumuz veya hiç bilmediğimiz bu olayları yavaş yavaş anımsama zamanı. Hatırlamalıyız ki dünyanın sadece bizden ibaret olmadığının farkına varalım. Hayatımıza ilişkin bencilliğimizi bir kenara bırakalım. 
Bu yazıyı okuyan veya bilgisi olan herkese soruyorum: SEN KİMSİN?