İstanbul Barosu Genel Kurulu geçtiğimiz günlerde bir seçim yaptı. Baro başkanının seçileceği seçimde dokuz aday vardı. Filiz Saraç 144 yıllık baro tarihinde ilk kadın başkan oldu. Her zaman olumsuz şeyler olmuyor elbette. Arada yaşanan böyle olaylar umut verici. Ancak bunun bir anda olduğunu düşünmek yanıltıcı olacaktır.

Yıllar öncesine dayanan kadın mücadelesi, kadınların varoluşu ile toplumda yaşanılanlar arasında bir çelişki olduğunu ortaya koymaya çalıştı. Kadın erkek eşitsizliğinden başlayarak bugün toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin mücadele veriliyor. Baro başkanı olarak bir kadının seçilmesi bize ne söylüyor ve neden bu durum bu kadar önemli?

Şöyle düşünelim. Çocukluğumuzda hepimizin kendimize rol model aldığımız birileri oldu. Onun gibi olmak istedik. Sabiha Gökçen’i görüp pilot olma ihtimalimizi düşündük. Türkan Şoray’ı görüp oyuncu olabileceğimizi düşündük. Kadın öğretmenlerimizi görüp öğretmen olabilme ihtimalimizi düşündük. Ümmiye Koçak’ın yaptıklarını görüp sınırların imkanlar değil kafamızda olduğunu fark ettik. Kadın hakemleri, siyasetçileri, muhtarları, iş insanları, mühendis görüp belli roller ile sınırlanmayacağımızı gördük.

En önemlisi belki de kız çocuklarına yeni bir hayal kurabilme ihtimali sağlanıyor. Erkek egemen dünyada erkek egemen adalet sisteminde kadınların da olması gerektiğinin bir kez daha hatırlanması sağlandı. Adalet demek eşitlik temelindeyse yüzyıllardır hüküm süren bu erkek egemenliğinin son bulması diğer kadın avukatlar için de umut oldu.

Filiz Saraç ilk açıklamasında Atatürk’ü ve onun eserini yeniden hatırlatırken İran’da kadınların yaşadıklarını unutmadı, unutturmadı. Unutmak ve unutturmak tarih yazmak için en önemli ilkelerden biriyken günümüzde kadınların unutmadığını gösterdiler. Bitmeyen bir mücadele içerisinde yıllardır devam eden sessiz çığlıkların bir sonucu bu seçim. Kadınların neler yapabileceğinin bir göstergesi. Bedenleri ile imgelenen ve sadece bedenleri üzerinden temsil edilen kadınların dışında başka bir varlık olduğunu gösteriyor. Kadınlar sadece bedenleri, anne olmaları, kız çocuk olmaları veya birilerinin eşi olmasının dışında başka sıfatlar ile de var olabileceğini gösteriyor. Kadınlar, erkeklerin tanımladığı sınırlamalardan çok daha fazlası. Ne dersiniz?