Neredeyse iki yıldır uzaktan eğitim ile okul hayatına devam eden öğrenciler bu sene yüz yüze eğitime, öğretmenlerine, sınıflarına, sınıf arkadaşlarına, kampüslerine ve okullarına kavuşmuştu. İlk başlarda yeniden birlikte olmanın heyecanı bu günlerde yerini endişeye bırakmış gibi duruyor. Özellikle geçtiğimiz haftalarda Covid testleri pozitif çıkan ve karantinaya alınan sınıf ve öğrencilerin haberleri gündemdeydi. Bu durum doğal olarak yeniden bir kapanma olup olmayacağına ilişkin soruları gündeme getirdi.
Uzmanlar okulların, öğrenciler için eğitimden ziyade sosyal alanları olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle okulların yeniden kapanmasının çocuklar için yeniden oluşacak zararlarına odaklanmaktadır. Okul sahipleri ise okulların yeniden kapanma durumunda yaşayacakları maddi zararı göz önünde bulundurmaktadır. Yeniden öğrencilerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan öğretmenler ise bir kapanma sürecinin yaşanmasına karşı çıkmaktadır. Nihayet işyerlerine düzenli bir şekilde giden aileler ise okulların kapanma ihtimaline karşı hep bir yedek plan bulundurmaktadır. 
Üniversiteler kapanmanın önüne geçmek adına çeşitli önlemler almış bulunmaktadır. Bazı dersler online, bazı dersler ise yüz yüze uygulanmaktadır. Online dersler ile yüz yüze derslerin dağılım oranları ise şu anda çeşitli tartışmalar ile boğuşmaktadır. Dönem dersleri içerisinden bir veya iki dersin yüz yüze yapılacağını öğrenen öğrenciler bu duruma tepki göstermektedir. Özellikle şehir dışından üniversitenin bulunduğu şehre gelip orada bir düzen oturtmaya çalışan öğrenciler, yapılan masraflar ile ortaya çıkan sonuçların uyumlu olmadığını öne sürmektedir. Sonuçta yüz yüze eğitim beklenirken derslerin çoğunluğunun online olması üniversite öğrencilerini üzmektedir. Var olan yüz yüze derslerin online katılım seçeneği olsa da öğrenciler kampüslerinde ve dersliklerinde derslerine katılmak istemektedir. Sürecin belirsiz olması nedeniyle bazı fakülteler, değerlendirme sınavlarının online yapılacağını duyurmuştur.
Her ne kadar önlem alınmış olsa da bulaşma süreci gün be gün yaşanmaya devam etmektedir. Bu durum küçük yaş gurupların ebeveynlerini endişelendirmektedir. Bulaş sürecinin hızlanması nedeniyle memleketlerine geri dönme ihtimali olan öğrenciler ise kendilerini güvende hissetmemektedir. Aşılanma süreci her ne kadar tüm kamu kurumları tarafından desteklenmiş olsa da henüz yeterli düzeyde değildir. Bu da içinde bulunduğumuz süreçte hep bir ileri iki geri gitmemize neden oluyor. Sanki elimizde milyonlarca parçası olan bir puzzle gibiyiz. Herkesi doğru bir yere oturtmaya çalışıyoruz ki ortaya güzel bir resim çıkabilsin. Ancak son yıllarda bu puzzle yapma işini belirli bir düzenin dışında yapıyoruz. Hiçbir planlama yapmadan her parçayı birbiri ile denemeye ve uydurmaya çalışıyoruz. Bazı yerlerdeki parçalar oturmuş gibi görünse de deneme yanılma yöntemi ile bu süreç bir hayli uzamaktadır. Böyle olunca da elimizde uyuşmayan ve birleşmeyen binlerce parça kalıyor. Bu eşleşmeyen parçalar şimdilerde kendi haline bırakılmış gibi görünüyor. Sanki her parça kendi yolunu, doğru yerini yine kendisi bulması bekleniyor. Sonuç olarak ne yaptığını bilmeyen ama bir şeyler yapıyormuş gibi görünen milyonlarca parça haline dönüşüyoruz. 
Okulların açılması veya kapanması basit bir konu gibi görünse de temelde böyle değildir. Sonuçlarının yıllar sonra ortaya çıktığı bir süreçten söz ediyoruz. Bu nedenle puzzle parçalarının kendi halinde eşleşmelerini ve doğru yerlerini bulmak yerine her parça için uygun olacak planlara ihtiyacımız var. Yoksa ortaya çıkacak olan tablonun bir parçası gibi hissedemeyeceğiz hiçbir zaman. Ya bir fazlalık olacağız ya da bir eksiklik.