Bu hafta yeni yıla girdik. Yeni yılın ilk haftasına zamlarla birlikte hızlı bir giriş yaptık. Asgari ücrete gelen zam sonrası marketlere yansıyan ücretleri yılbaşı sonrası yeni zamlar takip etti. Zamlı maaşlar bir ay sonrasında alınacağının hevesini yaşamamız bir gün sürdü.

Farkettiniz mi bilmiyorum ama bu yıl yeni bir seneye girme heyecanını çok da yaşayamadık. Yıl bitmeden marketlerde gördüğümüz zamlar hevesimizi kırmış olablir mi diye düşünmeden edemiyoruz. Dilediğimiz gibi bir kutlama yapamadık gibi. Sanki elimizden pamuk şekerimiz alınmış da küp şeker yemek zorunda kalmışız gibi. Gerçi artık küp şekeri alabilmek de artık bir lüks haline geldi o ayrı bir konu.

2023’ün ilk haftasındayız ama sanki hala üstümüzde 2022’nin hayaletini taşıyor gibiyiz. Gıdaya, yakıta veya diğer tüm şeylere gelen zamlar peşimizi bırakmadı. Kadın cinayetleri haberlerini görmeye devam ettik. Konya’da köpeğe uygulanan şiddetin yargılama sürecinde serbest kararı çıkması ile karşılaştık.

Artık ülkenin yarısından fazlasının gerçek anlamda yoksul olduğunu fark ettik. Var olan orta sınıfın kalmadığını tam olarak anladık. Umarım anlayabildik. Orta Direk Şaban filmi vardı yıllar öncesinde. Orta sınıf bir aileyi geçindirmeye çalışan Şaban’ın yaşam mücadelesini anlatıyordu film. İşte şimdi tam olarak bu orta direğin kalmadığını gördük. Ya yoksuluz ya da zenginiz artık. Belki de değişen tek şey bu oldu geçtiğimiz haftaya göre; daha da fakirleştik.

Tüm bunlara rağmen her şeyin yolunda olduğuna inanmak biraz zorlayıcı olacaktır. Eğer her şeyin yolunda olduğunu düşünüyorsanız kesinlikle zenginsinizdir. Ya da yoksulluk sınırının üzerinde yani en az 25bin YTL maaş alıyorsunuz demektir. Açlık sınırının 8bin civarında olduğunu düşünürsek bırakın yoksul olmayı insanlar karın tokluğuna günlerini geçirmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Hal böyleyken günler birbirini kovalıyor gibi geliyor bize. Ha bu gün, ha yarın bir şey değişmiyor. Sonuç olarak da yeni bir yıla girmek bir şeyleri değiştirmiyor.

Çözüme baktığımızda da ucuza bir şeyler bulabilmek bizim için çözüm değil. Durumumuza şükretmek

bir çözüm değil. Daha kötü durumda olanları örnek gösterip ‘’buna da şükür’’ demek çözüm değil. Biz sabah, öğlen ve akşam sadece simit yememiz bu krizi çözmeyecek. Izlenilen politikaların değişmesi gerekiyor. Enflasyon artarken oturmak yerine bununla mücadele edilmesi gerekiyor. Bu iş de ülke yöneticilerine ve karar alıcılarına düşüyor. Bize düşen tek şey tüm bunlara boyun eğip uyum sağlamak yerine, nasıl sesimizi duyurabilir ve nasıl ortaklaşa bir tepki gösterebiliriz bunu bulmak gerekiyor. Ne dersiniz?