Bu yıl okullar yüz yüze eğitime geçti. Tüm okullarda olduğu gibi üniversite öğrencileri de yüz yüze eğitime geçekleri için oldukça mutlu oldu. Neredeyse iki yıldır uzaktan eğitim ile üniversite hayatı yaşayan, online derslere giren, online sınavlarını tamamlayan, online mezun olan milyonlarca öğrenci vardı. Bu yıl okullarına, kampüslerine, arkadaşlarına buluşacağını öğrenen üniversite öğrencileri oldukça heyecanlıydı. Ta ki barınmakla ilgili problemlerle karşılaşana kadar. Haberlerden, sosyal medyadan veya kendi deneyimlerimizden bildiğimiz üzere ev ve yurt kiraları pandemi öncesi ile karşılaştığında fazlasıyla artmış durumda. Ev ve yurt sahipleri aylardır boş kalan daire ve odalardan kaynaklanan zararlarını bu yıla sığdırmaya çalışıyor gibi duruyor. Normalde maddi karşılığı asla etmeyecek fiyatların öğrencilerden ödenmesi bekleniyor. Haberlerde gördüğümüz sözde havalandırması olan tek odalı odalar için istenen 900 YTL ücretini hatırlayalım. Devlet yurtlarını tercih etmek zorunda kalan milyonlarca öğrenci yine bir mağduriyet yaşıyor. Var olan kapasite ile taleplerin uyumlu olmaması nedeniyle milyonlarca öğrenci yine açıkta kaldı. Açıkta kalan öğrenciler özel yut veya evde kalmaya yöneldi. Ancak talep edilen fiyatların gerçeklikten uzak olması nedeniyle aileler ve öğrenciler yeniden bir şok yaşadı. Pandemi döneminde işten çıkartılan, maddi anlamda daha da düşüşe geçen milyonlarca ailenin çocukları, bugün üniversitede okumaya çalışıyor. Kendi geleceklerini kurabilmek, hayal ettikleri bir yaşam sürdürebilmek için üniversite okumaya çalışıyorlar. Girilen üniversite sınavında yaşanılan yarış şimdi hayat yarışına dönüştü. Zira barınamayan bir öğrenciden üniversite okumasını ve kendi geleceğini kurtarmasını bekliyoruz. 
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en temelinde barınma ve yiyecek yer alıyor. Barınmak hayatın ve kendini gerçekleştirebilmenin en temel koşuluyken şimdilerde öğrenciler barınamadıkları için tepkilerini gösteriyorlar. Sokaklarda yatıyor, bildiriler yayınlıyor veya açıklama yapıyorlar. Bu sese kulak veren bazı belediyeler kendi şehirleri için çözümler üretiyor. Ancak öğrencilerin talep ettiği şey anlık çözümler değildir. Öğrenciler kalıcı çözüm beklemektedir. Nitekim bu sene bir şekilde barınma sorununu çözen öğrenciler okuyup mezun olabileceklerdir. Peki ya seneye okumak için başka şehre gitmek isteyen öğrenciler ne olacak? Uzun vadede bir planlama yapılmadığı sürece her sene aynı problemler ile karşılaşacağız. Mikro çözümlere değil de makro ve kalıcı çözümlere ihtiyacımız vardır. Yurt ve ev fiyatlarına ilişkin öğrenciler için sınırlamalar getirilmeli ve bunun uygulanması sağlanmalıdır. 
Yaşanılan bu durum bana lisede gördüğümüz felsefe dersini anımsatıyor. Filozofların, felsefe yapma ön koşulu olarak temel hayat gereksinimlerine dair endişe yaşamamaları gerekiyordu. Aç ve evsiz bir filozof olamazdı. Şimdi biz öğrencilerden evsiz ve aç olarak geleceğimiz olmalarını bekliyoruz. Ülkemize her alanda yeni katkılar sağlasınlar istiyoruz. Vatanına, milletine bağlı ve milli değerlerini yaşatan bir genç olmalarını istiyoruz. Hayal kurmalarını ve kurdukları bu hayalleri gerçekleştirmelerini istiyoruz. Tüm bu beklentiler içerisinde olan devlet dediğimiz insanlara Ezhel’in şarkı sözü olan ‘’Ne zor bu yerlerde hayal etmek bile.’’ cümlesini hatırlatmamız gerekiyor. Öğrenciler de hayal ettikleri gibi yaşamak istiyor. Neden onların hayallerinin, geleceklerinin önüne kocaman duvarlar örüyoruz, bilemiyorum.