Geçtiğimiz hafta Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün ceza verilmesi ve siyasi yasak istenilmesi gündemdeydi. Olayın ardından Saraçhane’de yapılan açıklamalara binlerce insan katıldı. İmamoğlu’nu destekleyen siyaset liderleri İstanbul’a gitti. Ertesi gün açıklamalar gelmeye devam etti. Halkın iradesinin sorgulanamayacağı ve engellenemeyeceği vurgusu vardı.

Yıllar öncesinde aynı yerde benzer konuşmaları yapan siyasi liderin bugünkü konumu oldukça ironi barındırıyor. Şikayet ettiği, eleştirdiği ve düzelteceğini söylediği siyasetin tam olarak kendisine dönüşen bir lider. Popülizm diye tabir edebileceğimiz ve tüm halkı temsil ettiği iddia edilen lider. Kendi kişisel çıkarları nedeniyle siyaseti, yasaları ve tüm yayın organlarını kullanan bir liderden bahsediyorum. Politika yaptığını iddia ederken tüm vatandaşları belli bir kategoriye sokan ve makbul vatandaşı belirleyen bir lider.

Bu liderin karşısında olan diğer siyasi liderler maalesef popülizmden paylarını alıyorlar. Herkes için eşit bir şekilde ilerlemesi gereken adalet bazı kişiler için daha hızlı ilerlemeye başlıyor. Yıllarca devam eden ve sonuçlanmayan davalar varken bir anda sonuçlanan ve hiç beklenmedik kararlar çıkan duruşmaları görüyoruz. Bu durum bizi ister istemez korkutuyor. İmamoğlu’na bunu yapan bize neler yapmaz diye düşünerek kendi içimize sinebiliyoruz.

Tam da böyle durumda mitingler ve buluşmalar daha anlamlı hale geliyor. Çünkü yalnız olmadığımızı ve bizimle benzer düşünen başka insanlar olduğunu görüyoruz. Kendimizi güçlü hissediyoruz. Tek başımıza sesimizi çıkarmaktan korkarken tek bir ses olmak için binlerce insanlarla birlik oluyoruz. Umudumuzu yeniden yeşertiyoruz. Bunu elimizden alamazsın diye karşı koyuyoruz.

Her geçen gün adalete olan güvenimiz azalırken öfkemiz daha hızlı büyüyor. Bunun elbette farkındalar ancak sindirmek veya susturmak daha kolay geliyor. Ancak tam da bu anda susarsak önümüzdeki seçimlerde trafoya kedilerin girmesinin dışında komple trafoların patladığı bir senaryo ile de karşılaşabiliriz. Zaten istenilen bu değil mi? Tüm umudumuzu seçimlere bağlamışken bunun da önüne engel koymak istemiyorlar mı?

Her şeye ve herkese rağmen durabilmek ve durduğumuz yerde sağlam basabilmek asıl cesaret isteyen nokta. Bunun için yalnız yürümeye veya yalnız olamaya değil bir arada olmaya ihtiyacımız var. Bölünmelere, ötekileştirmelere veya görmezden gelmeleri durdurmaya ihtiyacımız var. Yoksa yalnızlığımız daha da büyüyecek ve bir kara delik gibi bizi de içine hapsedecek. Biz de burada boğulacağız. Işık var. Yolun sonunda. O yüzden asla yalnız yürümeyeceksin!!