Bundan yıllar yılar öncesinde başlayan bir yaşam serüveninin kısıtlı bir zamanında dünyaya geliyor ve hayatımızı yaşamaya çalışıyoruz. Tıpkı kitap arasındaki ayraç gibi. Okuyup ilerlediğimiz ve belli bir süre kaldığımız yeri gösteren ayraç.
Bizden önce yer alan insanlar bizim için yaşanılabilir bir dünya bırakıyorlar. Ya da bunun için uğraşıyorlar. Teknoloji gelişiyor, fırsatlar çoğalıyor, yeni fikirler ortaya çıkıyor, savaşlar değişiyor, savaşlar bitiyor, icatlar çeşitleniyor…
Şimdi bizler bu gün bu anda hayatımızın bu döneminde birikmiş bir yaşamın üstüne bir şeyler inşaa etmeye çalışıyoruz. Bizden önce yaşayan insanların bilgilerinden faydalanıp kendimiz için bir yol çiziyoruz. Bu yolda ilerlerken zorlandığımızda kendi geçmiş deneyimlerimize veya bizden önce insanlar neler yapmış bunlara bakabiliyoruz. En basitinden büyükanne veya büyükbabalarımızın hikayelerine şahit oluyoruz. Onların yaşam serüvenini bir masal gibi dinliyoruz. Anne ve babamızın evliliğini hayalimizde canlandırıyoruz. Onların yaşadığı zorluklarla mücadele etme biçimlerini kendimize örnek alıyoruz. 
Her zaman geçmişteki kişiler gibi yaklaşamıyoruz olaylara. Yıllar geçtikçe düşünceler ve bakış açıları da değişiyor. Gelişiyor. Gelişmek ve değişmek zorunda. Yoksa bizler her günü baştan yaşayan insanlar gibi bir kısır döngü içerisinde yıllarımızı geçirirdik. 
Her değişim içinde bir başkaldırışı barındırdığından bunun kabul edilmesi bazen günler, bazen yıllar alabiliyor. Keşiflerin etkisi bizim düşündüğümüzden daha fazla kişiyi ve zamanı etkileyebiliyor. Ateşin keşfedilmesi, yerleşik hayata geçilmesi, tarım yapılması, kıyafetlerin dikilmesi, yiyeceklerin pişirilmesi, arabanın icadı, evlerin inşaa edilmesi gibi herkesi etkileyen olaylarla karşılaşabiliyoruz.
Günlük kullanım içerisinde bunlar bizim için oldukça basit ve hayatı kolaylaştırıcı gelebiliyor. İlk icat edildiğinde veya ilk bulunduğunda buna şahitlik eden insanlar ne düşünmüştü acaba? İnsanlar ilk olarak yemek pişirmeyi nasıl keşfettiler? Uçmanın sadece kuşlara özgü olamayacağı fikriyle nasıl yola çıktılar? Başka ülkelere başka diyarlara gitmeyi etkileşimde bulunmayı nasıl öğrendiler?
Tüm bunlar bizim için oldukça basit ve birçok kişi için ulaşılabilir. Bu günlerde yeni nesil süpürgeler oldukça moda. Akıllı daire şeklinde evi süpüren, temizleyen ve kendi kendine bütün evi gezen bir aletten bahsediyoruz. Şu anda birçok kişi bunu ilk başta şaşkınlıkla karşıladı. Ancak zamanla herkesin evine giriyor yavaş yavaş. Tıpkı televizyon gibi, tıpkı cebimizdeki telefonlar gibi.
Bu buluşlar insan yaşamını kolaylaştırmak için birer araç temelde. Zamanla da birer ihtiyaç haline dönüştü. Artık buzdolabı bir ihtiyaç, çamaşır makinesi bir ihtiyaç, telefon bir ihtiyaç… Çok mu bağlandık bu eşyalara? Gerçekten de olmazsa olmaz mı?
Moda bile geçmiş yıllara dönerken bizler geçmişteki hayatları neden orada bıraktık? Sanki yaşam hep böyle başladı herkes böyle yaşıyor gibi düşünüyoruz. Bizim ihtiyaç olarak gördüğümüz ve hayatımızı kolaylaştıran her şey gerçekten herkesin ulaşabildiği bir şey mi?
Zaman ilerledi, teknoloji gelişti, hayat kolaylaştı ama başka zorlanmalar başladı. İletişim kuramaz olduk. Her şey bu kadar kolayken basit işleri yapmak zor gelir oldu. Nereden geldik, nereye gidiyoruz diye düşünmeye bile zaman kalmadı.