Dün görkemli bir açılış seremonisiyle birlikte resmi bir şekilde olimpiyatlar başladı. Geçtiğimiz yıl pandemi nedeniyle yapılamayan olimpiyatlar bu sene Tokyo’da düzenleniyor. Her yıl düzenli olarak düzenlenen yarışlar bu sene yeniden yapılıyor olması bir nebze olsa da normalleşmeye başladığımızı hissettiriyor. Pandemi, eve kapanma veya uygulanan yasaklardan uzak eski zamanlarda olduğu gibi yaz mevsiminin vazgeçilmezi olan olimpiyatları izliyor olacağız. 
Bu sene olimpiyatlarda dikkat çeken ayrıntılar oldu. Açılış töreninde ülke bayraklarını çoğunlukla kadın ve erkek sporcular birlikte taşıdığı göze çarpmaktadır. Bu basit ayrıntı bile kadın erkek eşitliğine bir nebze artık tüm dünya olarak dikkat ettiğimizin ipucu olabilir. Başka bir ayrıntıya baktığımızda ise ismini bile hiç duymadığımız ülkeler olimpiyatlara sporcular gönderiyordu. Varlığından bihaber olduğumuz ülkeler seslerini duyurmanın bir yolunu bulmuşlardı. Olimpiyatlarda ülkenin temsil edilmesi adına sporcu yetiştirmişlerdi.
Bu sene ülkemizi çeşitli spor dallarında temsil edecek olan sporcularımız da olimpiyatlara katılım sağladı. Bu yıl düzenlenen olimpiyatlara çoğunlukla genç sporcularımızın katılıyor olması bazı şeyleri yeniden düşünmemize fayda sağladı. Henüz lise çağında ve günlük yaşamda bizlerin çok da ciddiye almadığımız gençler olimpiyatlarda diğer dünya ülkeleriyle birlikte bizleri temsil etmeye hazırlanıyor. Bu durum dersler, sınavlar ve hayat noktasında hep belirli standartları neden gençlerimize sınır olarak koyduğumuzla ilgili bir öz sorgulama yapma fırsatı tanımaktadır. Spor yapan veya yapmak isteyen gençlerimize üniversite sınavında ne yapacağını soruyoruz. Koca bir bayramı gençlere üniversite sınavının nasıl geçtiğini, ne okuyacakları veya tercih edecekleri bölümü yargılamakla geçirdik. Tıp, hukuk veya öğretmenlik gibi bir bölüm dışında tercih edilecek bölümlerin geçerli olmayacağına dair yargılamalarımıza devam ettik. 
Atatürk spora büyük bir önem verirken bizler ne ara maddi olan şeylere önem vermeye başladık bilmiyorum. Para getiren mesleklerden ziyade kültürlü olmayı, dinç olmayı, atik olmayı gerektiren meslekleri tercih etmekten neden uzaktayız? Toplum bize bunu dayattığı için mi, başka türlüsü geçerli olmadığı için mi yoksa hayal etmekten uzaklaştığımız için mi böyle yapıyoruz? Yahut futbol, basketbol, güreş gibi belirli sporlar dışında kalan diğer spor alanlarını çok da gerekli olarak görmüyor muyuz? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar bizlere çözüm yollarını da gösterecektir. Önemli olan bu çözüm yollarını uygulayabilmek. Sadece sorumlu devlet kurumları veya sosyal sorumluluk projeleri olarak değil de toplum olarak uygulamamız gerekiyor. Çünkü geleceğin sporcuları şu anda mahalle aralarında yetişiyor. Oyun oynuyorlar. Bizler onların oyunlarını engellemek veya belirli kalıplara sokmak yerine destek olduğumuz anda gelişmeye ve ilerlemeye başlayacağız. Bu olimpiyatları izlerken yeniden düşünmeye ne dersiniz? Belki de sadece spor dalı olarak futbolu desteklemek yerine başka alanlara da özen göstermeye başlayabiliriz. Bu olimpiyatlarda bilmediğimiz bir spor dalını görebilir veya ilgi gösterebiliriz. Çocuklarımızı bu alanlara yönelndirebilir ve destekleyebiliriz. Ne dersiniz?