Stres anında elimiz neden çikolataya ya da cips paketine gider? Aç olmadığımız halde yemek yemek aslında sandığımızdan çok daha yaygın bir davranış. İşin arkasında hem hormonlarımız hem de çocukluktan gelen alışkanlıklarımız var.
*Yemek sadece karın doyurmak değil*
Gün içinde hiç açlık hissetmediğin halde kendini mutfakta bir şeyler ararken buldun mu? Ya da stresli bir günün sonunda tatlıya saldırdığın oldu mu? Bu tablo çok tanıdık. Çünkü stres ve yeme davranışı birbirini besleyen iki güçlü mekanizma.
*Kortizol etkisi*
Stres yaşadığımızda vücudumuz kortizol hormonu salgılıyor. Bu hormon bizi savaşmaya ya da kaçmaya hazırlar. Ama modern hayatta stres genelde iş toplantısında, evde ya da trafikte yaşanıyor. Yani ortada kaçacak bir tehlike yok. Bu biriken enerji çoğu zaman yağlı, şekerli, yüksek kalorili yiyeceklere yönelmemize sebep oluyor.
*Öğrenilmiş bir teselli*
Yeme davranışının psikolojik tarafı da çok güçlü. Çocukken “ağlama, sana çikolata vereyim” cümlesini duyan bir nesiliz. Yemek, sadece karın doyurmak değil; aynı zamanda teselli, mutluluk ve stresle başa çıkma yolu haline geliyor.
*Çözüm: Suçluluk değil farkındalık*
Stres hayatın doğal bir parçası. Ancak stresle baş etmenin tek yolu yemek değil. Derin nefes almak, kısa bir yürüyüş yapmak, sevdiğin bir müziği açmak ya da birkaç satır yazmak bazen tatlıdan çok daha iyi gelir.
Yemekle olan ilişkimizi suçluluk üzerine değil, farkındalık üzerine kurarsak hem ruhumuz hem bedenimiz dengede kalır. Çünkü stresli anlarda ihtiyacımız olan şey çoğu zaman yiyecek değil, kendimize biraz şefkat göstermektir.