Bir bilgeye sormuşlar: “Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?“ “Terzimi severim” diye cevap vermiş. Soruyu soranlar şaşırmışlar: “Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?” Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş: 
“Dostlarım, ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da beni hep aynı gözle görürler.” 
Bir bireyin belirli bir sosyal grubun üyelerine karşı herhangi bir dayanağı olmadan, çoğu kez olumsuz bir tutuma sahip olmasıdır ön yargı. Her zaman olumsuz olduğunu söylemek doğru olmasa da olumsuzluk çağrıştırması en önemli özelliğidir. Ön yargıları güçlü tutan etken aslında duygulardır. Zayıf temellere dayanır ve sıklıkla akıl dışı tutumlar ihtiva eder. Sabit, değişmez, kalıplaşmış genelleştirmelerden, eksik, hatalı veya hızlı yargılama süreci sonucunda oluşur. 
İnsanlar arası iletişimde empati kurabilmek çok önemlidir, ilişkiyi güçlendirir. Fakat karşımızdaki insanlara ön yargıyla yaklaşırsak bu ilişki sürdürülebilir olmaz. Günlük hayatta bazen o kadar kesin yargılarda bulunuyoruz ki bazı güzel fırsatları veya iyi insanları kaçırabiliyoruz. Mesela “Ben o işi yapmam, bana göre değil” veya “O insanı sevmedim, anlaşamayız” diyerek ön yargılarımızdan dolayı yanlış kararlar verebiliyoruz. Ön yargılı tutumlarımız cinsiyetçilik, ırkçılık, farklı dini gruplar, farklı ekonomik düzeyde olanlar, aşırı kilolu veya zayıf olanlara…… ilişkin olabilir. Bunun sonucunda ön yargıya uğrayan kişiler kendini yalnız hisseder ve kendini dış etkenlere karşı soyutlayarak sosyal yaşamdan uzaklaşabilir. Şu dönemdeki sosyal mesafe de ön yargılarımızı tetiklemiş olabilir mi diye düşünüyorum. 
Bireyleri tanımadan onları bir grubun üyesi olarak tanımlamak ta kalıp yargıdır. Kalıp yargılar ile ön yargılar genellikle karıştırılır. Olumsuz kalıp yargılar, ön yargıların oluşmasına sebep olur. Kalıp yargılar, ön yargıları besleyen en önemli mekanizmalardır. Ön yargının dilidir, yönlendirici ve belirleyicidir.
Ayrımcılık ise ön yargıların davranışsal ifadesidir. Ayrımcı davranışlar ortama, koşullara, ön yargıların hedefi olan grupla ilişkilere göre farklı şekillerde ortaya çıkar. Temelsiz eleştiriler, olumsuz sıfat ve benzetmelerle damgalama ya da aşağılama, toplumsal kaynaklardan mahrum bırakma, saldırganlık, dışlama gibi düşmanca davranışlar, ayrımcı pratiklerden bazılarıdır.
Ön yargı ve ayrımcılık bir yandan toplumsal anlamda onaylanmaz ama diğer yandan canlılığını korur.  Oysa her birimiz günlük hayatta süregiden olumsuz insan ilişkilerinin bir yerinde yer almaktayız. İnsanları yargılamadan önce  değişik yönleriyle bizden farklı olan insanları tanıyalım. İnsanı “ insan” olarak görelim, farklı kültür ve yaşantılara saygılı olalım. Empati kurarak karşımızdaki insanın ne yaşadığını, ne hissettiğini anlamaya çalışalım.