Her gün gazetelerde, televizyonlarda haberler, manşetler hep aynı; boşanmak isteyen kadın kocası tarafından öldürüldü, cinnet geçiren koca dehşet saçtı, alkolik eş karısını darp etti… Bu şiddet haberlerine artık bir “DUR” diyebilsek. Habere değil tabiki, habere sebep olan durumlara dur diyebilsek. Her şey sanki bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, hayvanlara şiddet. Dövülen, itilen,kakılan, yüzü gözü moraran, öldürülen kadınlar. Şiddete, istismara uğrayan çocuklar, bazen baba müsveddeleri tarafından öldüresiye dövülen el kadar bebekler. Sözle, fiziksel, psikolojik şiddet her gün artıyor. Özellikle son yıllarda öylesine arttı ki kadının canının bir değeri kalmadı. Halbuki kadının değerini bilen, kadını yücelten, dünyada kadının varlığı kabul edilmezken kadınlara haklar veren  bir ülke değil miydik biz?
     Toplum ve geleneklerin baskısı, ekonomik zorluklar, eğitimsizlik.  Dolayısıyla kadını bir mal (kendi malı) gibi,  kendini onun sahibiymiş gibi gören hasta zihniyetler onların herhangi bir sebeple kendisinden ayrılmak istemesini kabullenemiyor. İstemediğini bile bile onu özgür bırakmaktansa dövmeyi, öldürmeyi bir çözüm olarak görüyorlar. Kendilerine göre mazeretleri de var; gururuma yediremedim, namusumu temizledim, şüphelendim, cinnet geçirdim… Hatta bu gibi gerekçelerle haklı bulunup, cezasında indirim uygulanabiliyor.
     Kadın cinayetleri konusunda yapılmış araştırmaların sonuçlarına göre, cinayetlerin arkasında yatan nedenler; aile içi tartışma, aldatma, kıskançlık, namus, geçimsizlik, ekonomik sorunlar, işsizlik, psikolojik rahatsızlıklar, töre, boşanma ya da boşanma talebi. Cinayet faillerinin büyük bir çoğunluğu da kadınların kocaları, akrabası ya da tanıdığı. Ne yazık ki toplumumuzda bu tür davranışlar artık garipsenmiyor sanki, doğal bir durummuş gibi kabul etmeye başladık. Bir gün duymasak bir gün yine kadına şiddet veya cinayet haberiyle irkiliyoruz, infiale kapılıyoruz. Çoğumuz beddualar ediyoruz, en ağır cezayı almasını diliyoruz. Lakin bu infial birkaç gün sürüyor ve yerini bir yenisi alıyor.
     Nasıl durduracağız bu şiddeti, bu cinayetleri? Kadınlar annedir, bacıdır, kutsaldır, çiçektir, çocuktur, emekçidir, cennet annelerimizin ayakları altındadır demek yetmiyor. Kadın düşmanlığını ortadan kaldırmak, kadının toplumdaki yerini belirlemek gerekir. Çocuklarımızın kafasındaki kadın erkek rollerinin yeniden belirlenmesi gerekir. Bunun için de eğitim şart! Bu canileri yetiştiren kadınların çoğu çaresiz, eğitimsiz, şiddet mağduru. Kız çocuklarının okula gönderilmeyip erkeklere mal gibi verildiği, erkek çocuklarınınsa her şeyi yapabileceği öğretildiği sürece bu şiddet bitmez. Kadın kendi kendine yetmeyip erkeklere muhtaç yaşamaya devam ettiği, kendi hayatı için karar verebilme özgürlüğü olmadığı sürece  bu şiddet bitmez. Cinsiyeti ne olursa olsun, çocuklarınıza önce insanlığı öğretin. Şiddetin çözüm olmadığını, namusun sadece kadına ait olmadığını….