Kuşak kavramı, aşağı yukarı benzer yıllarda doğmuş olup aynı çağın koşullarına sahip olan, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, yazgıları yaşamış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş, kişiler topluluğu olarak tanımlanabilir. 
Her kuşağın dünyaya bakış açısı içinde bulunduğu sosyal, siyasi ve tarihi olaylardan dolayı farklılık göstereceği üzere değerleri, algıları ve beklentileri de farklılık gösterecektir. Çağın hızlı değişimi kuşaklar arasındaki farkı daha da belirgin duruma getirdi. Eski kuşak geleneksel yaşamına bağlı bir durumda olup, yeniliklere karşı zorluk çekiyor. Yeni kuşak ise, yeniliklere, gelişmelere daha hızlı bir şekilde adapte oluyor.
Sosyal bilimciler, insanları doğdukları ve yaşadıkları zaman dilimine göre; Gelenekçiler (traditionalists) , Bebek patlaması (baby boomers) , X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı olarak gruplandırmışlar. Gelenekçiler (1925-1945) çağımızın en yaşlı üyeleri olup, dünya genelinde yaşanan ekonomik sıkıntılar, kıtlık ve açlık, işsizlik, tasarruf etme gibi yaşam koşullarına maruz kalan kuşak. Aileyle iç içe olunan, eski aile geleneklerinin pekiştirildiği bir yaşamdır daha çok… Kadınların çalışmadığı, parayı sadece erkeklerin kazandığı yıllar. Kurallara sıkı sıkıya bağlıdırlar. İş ve özel yaşamlarında prensip sahibidirler. Baby boomer (1946- 1964) kuşağı yani bugünün büyükleri, duygusal kişiliklidir. İşsizlik çağını onlar da yaşamışlardır. Gelenek ve kültürlerine bağlıdır. Ekonomik sıkıntıları görmüş ve çabalayarak bir şeyler elde etmişlerdir. Bilgiyi ve eğitimi çok önemserler. X kuşağı (1965-1980) bugünün yetişkinleri. Kriz döneminde doğdukları için “kayıp kuşak” olarak da anılır. Teknoloji bu kuşak sürecinde yaygınlaşmıştır ve önemli icatlara, buluşlara şahitlik etmiştir. Genellikle kendini yabancılaşmış hisseden kişilerdir. 1970’lerde doğmuş biri olarak bende bu kuşaktanım ve dört kuşak bir aradayız. Galiba işi en zor olan bu kuşak. Bir yanda gelenekçi kuşak büyüklerimizin ananelerini sürdürmeye çalışırken, diğer yanda Z kuşağı çocuk ve torunlarımızın teknolojik yaşantısına ayak uydurmaya çalışıyoruz. Kayıp kuşak olarak adlandırılmasının sebebi acaba iki kuşak arasında sıkışıp kalmış olması da olabilir mi diye düşünüyorum. Zira bu kuşak bana kendinden önceki ve sonraki kuşaklara kendini adamış gibi geliyor.  Hani teyzemize sormuşlar, “Gelin olmak mı iyi, kaynana olmak mı” diye. O da demiş ki “Kaynananın sözü geçtiğinde gelindim, gelinin sözü geçtiği zaman da kaynana oldum.” Bizde anne babanın sözü geçtiği zaman evlat, evladın sözü geçtiği zaman da anne baba olduk.
Y kuşağı (1981-1999) bugünün gençleridirler. Kuşaklar arası farkın en çok hissedildiği nesildir. Sabırsız, bireyci ve girişimci, özgürlüğüne düşkün, çalışmaktan çok eğlenmeyi tercih eden, rahat para harcayan ve yüksek özgüvene sahip kişilerdir. Z kuşağı (2000-2021) ise teknolojinin içine doğmuşlardır. Bilgisayar, telefon gibi cihazlar internet kuşağı da denilen bu kuşağın ayrılmaz parçasıdır. Sanal iletişim nedeniyle yalnız yaşamayı, internet aracılığıyla sosyalleşmeyi tercih ederler. Tüketici bir kuşağı oluşturmaktadırlar.
Kuşaklar arası fark yaşa mı, çağa mı bağlı?  Vaktin ve zamanın çocuğu olmak diye bir kavram var ki bu çok önemli.  Zaman değişse de sorular değişmiyor. Önemli olan eski sorulara yeni cevaplar verebilmek. Eğer çağa uygun cevaplar verebiliyorsak, kuşaklar arası  iletişim tamamdır!...