Deprem öyle bir geldi ki ilk günler kimse ne yapacağını ne edeceğini, nasıl davranacağını bilemedi. Bu şekilde bir deprem meydana gelmeyeli uzun yıllar olmuştu. Geçmişi unuttuk, hep beraber normal bir toprak üzerinde kalacağımızı sandık ama unutulmamalıdır ki ülkece biz ciddi bir fay hattında bulunuyoruz. Her tarafımız sarılı. Allah bir daha böyle bir acı bizlere yaşatmasın.

Gelelim deprem sonrası çok bilimkurgu filmi izleyip üzerinde binlerce senaryo yazılan hikayelere… Amerikan gemisi gelmiş, demir atmış, Haarp teknolojisiyle kara sularımızdan karaya sinyal göndermiş, depremi tetiklemiş, ardından deprem olmuş. Amerika’yı kimse ciddiye almamış, diğer gün tekrar göndermiş, yine deprem olmuş. Güya millete, devlete gözdağı veriyormuş. 14 gün beklemiş, istediğini alamayınca Hatay-Defne’de iki deprem daha oluşturmuş. İstediğini vermezsek daha da depremler olacakmış. Olmadı boşalan Hatay başka milletlerin eline geçecekmiş. Siyonistler zaten Maraş’ı istiyormuş, Yahudiler Hatay ve çevresi için büyük planlar yapıyormuş, İspanyolca yardım bahanesiyle gelip çevre illerde keşif yapmışlar, tutanak tutmuşlar, vs, vs. uzar gider…

Hiç kimse Allah’ın adaletinden, merhametinden, gazabından bahsetmiyor. Kimse bu bir ilahi ikaz demiyor. Bunda bir uyarı var, kendimize çekidüzen vereyim demiyor. Herkes maddi cihetiyle görüp ona göre hareket ediyor. Bırakalım bu işleri. Allah’ın işine karışmayın. Önce tedbir alacağız, elden geleni yapacağız sonra tevekkül edip bekleyeceğiz. Sınırı aşmaya gerek yok ama yan gelip yatmakta yok. Tedbirimizi alacağız.