Bir anekdotu da kısaca burada anlatmakta fayda var: Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa, Manisa sancak beyi iken Antalya Teke yöresinde, Teke Beyi İskender devlete karşı ayaklanır. “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde de sahnelenen bu isyanın bastırılması konusunda, Manisa sancak beyi şehzade Mustafa görevlendirilir. Şehzade Mustafa Antalya bölgesine gelerek bu isyanı bastırır ve isyanı başlatan Teke Beyi İskender’i de cezalandırır. O tarihlerde Mersin’de de bir ayaklanma olacağı haberi gelir. Mersin’de bulunan bir paşanın isyan hazırlığı yaptığı haberi üzerine Antalya’da bulunan Şehzade Mustafa’ya, bu isyanı da önlenmesi için görev verilir. Rivayete göre, Şehzade Mustafa isyanı bastırmak için Alâiye’ye kadar gelince, isyan hazırlığındaki paşa isyandan vazgeçerek teslim olur ve isyan da önlenmiş olur. Alâiye’de belli bir süre geçiren Şehzade Mustafa, Alâiye Tersanesi’nin iyi olmadığını görüyor ve tersane ile limanda tadilat yaptırıp, bölgeyi ihya ediyor. Bunun üzerine Şehzade Mustafa’yı çekemeyenler hakkında çeşitli entrika çevirenler; Şehzade Mustafa tersane yaptırıyor, kendisine ayrı bir donanma kuracak diye ortalığa haberler yayıyorlar. Oysa Şehzadeyi bütün askerler, bilhassa yeniçeriler çok seviyorlar.

Yani Kanuni döneminde Alâiye Limanı hem askeri hem de ticari açıdan imparatorluğun stratejik limanlarının başında geliyor.


Akdeniz’in bir Türk gölü haline gelmesiyle beraber, imparatorluğun egemenliği altındaki Suriye, Lübnan, Mısır gibi yerlerden temin ettiği ganimet, öşür vergisi ve diğer vergiler gemilerle Alâiye Limanı’na getiriliyor. Buradan da kervanlarla ipek yolları üzerinden Konya, Kayseri ve Amasya gibi İmparatorluğun önemli eyaletlerine sevk ediliyor.


 

Yine bir Ağustos ayında Mısır tarafından Alâiye Limanı’na gelen vergi ve ganimet mallarını Konya ve Kayseri eyaletlerine sevk etmek için, devlet kendi kervanını oluşturuyor. Kervandaki malların güvenliğini ve teslim alınan malları, ilgili mercilere teslim edecek askerler görevlendiriliyor. Kervanda bulunan her taşıyıcı hayvan veya develer için sorumlu askerler belirleniyor ve hiyerarşik düzene göre silsile şeklinde sorumlular görevlendiriliyor. Alâiye’den iki katar olarak yapılandırılan kervanın içinde sivil ticaretle uğraşan tüccarlar da, kendi ticaret mallarını satmak için kervana dâhil olurlar. Çünkü kervanda hırsızlığa, yağmalamaya, eşkıyaya karşı güvenliği sağlayan devletin askerlerinin olması da onlar için bir avantaj olmaktadır. Bu kervan yolunu pek çok defa kullanan tüccarlar, aynı zamanda yolu ilk defa kullanacak askerlere yol gösteriyorlar. Bu kervan, Alâiye, Güzelbağ, Kemer Köprü, Gündoğmuş, Gelesandra, Söbüçimen Yaylası’ndan geçip Susam Beli’ni aşarak Bozkır üzerinden ilk önce Konya eyaletine ve devamında kervan yolunu takip ederek Kayseri eyaletine bir buçuk ayda ulaşır. Yol üzerindeki mola yerleri bellidir; her mola yerinde gece geçirilir, hayvanlar dinlendirilir ve beslenir. Yol yorucu ve meşakkatlidir. Eyaletlerdeki sancak beylerine gelen vergiler teslim tutanağı ile teslim edilir. Askeri kervanın dinlenme sürecinde, tüccarlar ticaretini yaparlar. Kervan sorumlusu komutanın emriyle Eylül ayı sonunda bir katar önde, bir katar arkada geriye dönüş başlar. Güzergâh yine aynı şekilde gidiş hattında takip edilen ipek yoludur. Bu kervanda görevlendirilen askerlerin de gemiyle Mısır’dan gelen askerler olduğu kuvvetle muhtemeldir. Bu görevlerde padişahın en güvendiği askerler tercih edilmektedir. Akdeniz Bölgesi, Antalya ve civarının uzun yıllar Karamanoğlu Beyliği’nin egemenliği altında kalmış olması ve Osmanlı toprağı olmasının üzerinden de uzun bir sürenin geçmemiş olmasından dolayı bu bölgenin askerlerinin görevlendirilmediği ihtimal dâhilindedir.

Dönüşte de iç bölgelerde yetişen ürünler kervanla Alâiye Limanı’na gönderilir. Konya eyaletinde hazırlanan mallar da develere yüklenir ve yola revan olunur.

Devam yarın…