Belki bütün dünyada, ama biz “bize ne dünyadan” deyip kendimize dönersek... Ülkemizde bize ait olmayan bir güç, sinsi bir el ile olanca şeytani duruşu varlığı ile her şeyimize müdahale eder oldu günümüzde...
Nasıl düşünmemiz gerektiğine, nasıl yaşamamız gerektiğine hatta nerelerden alış veriş yapmamamız, neyi giyip giymemiz gerektiğine, bile onlar karar veriyorlar...
Onların tornasından çıkan dille konuşur olduk sokaklarda... Onların kullandığı selam ile selamlaşır olduk, aşk dilimiz bile onların dili...
Uçurumun kenarındayız ve düşeceğimizi kimse söylemiyor, kimse demiyor bu yolun sonu çıkmaz sokak... Çünkü bunları söylemesi gerekenler bile onlara hizmet ediyorlar...
İstesek de istemesek de, onların dediğine uymak, uyum sağlamak durumunda olduğumuza inanır olduk sanki... Zira onlar kendilerine benzemeyenler ile hem çok kavgalılar, hem aşağılıyorlar kendilerine benzemezsen...
Boşuna kandırıyoruz kendimizi bağımsız bir hayatımız var, diye... Sanıldığı gibi özgür falan değiliz, onların seçtiği hayat tarzını tercih ediyoruz...
Bizi terbiye eden ve kendi istekleri doğrultusunda inşa eden bir güç var, ama adına ne diyeceğimi bende tam bilemiyorum doğrusu...
Aklıma ilk düşen kapitalizm ve onun inşa ettiği başka mezhep gurupları... Adına ne derseniz deyin, ama onlar dediklerini yaptırıyorlar insana...
Çağın insanı mutsuz, çağın insanı merhamet vicdan sahibi olmaya uzak... Paylaşmayı sevmeyi unuttu çağın insanı...
Hani bu konuda en hassas olması gereken Müslüman ahali de aynı tezgâhın ürünü...
Hani din iman İslam deyip duruyoruz ya kimi zaman, kavgasını verdiğimiz din bile onların tezgâhından çıkıyor günümüzde... Daha çok onların arzuladıkları dinden söz ediliyor camilerde konferans salonlarında, kitaplar onların istedikleri dinden söz eder oldu, çaktırmadan...
Kapitalizm için çağın Tanrısı desem abartmış olmam, çünkü onun dini hâkim her yerde... Neyse buradan bir yere gelirsek, ülkemizin en kıymetli en yerli düşünenlerden birisi olan Turgut Cansever derki; Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz “İhmal ettiğiniz nesil” imar ettiğiniz şehri tahrip eder... 
İyi niyetle şehirleri imar etmekten söz ediyor üstat... Oysa artık şehirlerin imar edilişi bile ülkemize ülkenin değerlerine yabancı...
Neden bu hale geldiysek kendimize ait her şeye sırt döndük ret ettik... Mimarı diye önümüze koydukları ruhsuz birer birer beton yapı... Ne estetik var, ne ruh binalarda... Yani yeni inşa edilen evler insana sığınak olmaktan uzak, birer hapishane gibi...
Birbirimizi bile anlamak istemiyoruz... Bir sürü bencil siyasetçi, bir sürü bencil yazarçizer, bir sürü bencil din taciri...
Kimse demiyor, yarım kaldık yolda kaldık diye...