Bir an durup düşünmenizi ve kendinize şu sorulara cevap aramanızı istiyorum:
Ben bu hayattan ne istiyorum? İstediğim şeyleri neden istiyorum? Hayattaki çabalarımın, arayışlarımın, eylemlerimin asıl ve son amacı nedir?
İnsanların büyük bir kısmı bu sorulara hayattan mutluluk ve huzur ve son zamanlarda pandemiden dolayı da en çok sağlık beklediklerini ifade ederek cevap vermektedirler. Kısacası iyi ve mutlu ve sağlıklı bir hayat yaşama arzusu herkesin dileği ancak, istemek tek başına yeterli oluyor mu?
Bu soruyu cevaplamak için her şeyden önce mutluluğun nerelerde bulunduğunu ve nerelerde bulunmadığını bakmak gerekiyor. Yanlış bir harita ve bozuk bir pusulayla çıkılan bir yolculuktan nasıl hayır gelmezse, hayatta da yanlış yerlerde aranılan mutsuzluklardan mutluluk çıkmaz. Mutluluk, kaynağını dışarda aramak yerine içimizde aramalıyız. Yaşadığımız dünyada hayatımızı etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar mutluluğumuzu etkiliyor, hele de aşırı düzeyde olumsuzluk barındırıyorlarsa.
Mutluluğu saklamaya karar vermişler. “Saklayalım da zor bulsunlar, zor buldukları için belki kıymetini bilirler” diyerek başlamışlar tartışmaya. Mutluluğu saklamak kolay değilmiş. Kimisi Everest'in tepesine saklayalım demiş. Kimisi Atlas Okyanusu'nun dibine demiş. Taç Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası, bir hastanenin yeni doğan odası, dondurma külahı, lale bahçesi vs. Pek çok yer düşünmüşler ama hiç biri yeterince zor gelmemiş. Derken birinin aklına , “içlerine saklayalım, kimsenin aklına gelmez içine bakmak” demiş. İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış.
Yapılan araştırmalara göre, insanlar arasındaki mutsuzluğun ancak yüzde 10-15 kadarı çevresel şartlarla açıklanabiliyor. Bunun yanı sıra bu farklılıkların yüzde 60-65 kadarını açıklayan şey karakter yapımız, zihnimizin alışkanlıklarıdır. Bunun temel sebebi ise başımıza gelen olayları farklı şekillerde yorumlayıp, farklı tepkiler vermemizdir, yaşananlardan kendimize farklı düzeyde mutluluk ve mutsuzluklar üretebiliyoruz.
Bir an durun ve tanıdığınız en mutlu, huzurlu, hayatından içtenlikle memnun insanları düşünün. Bu insanlar sizce nasıl bir karakter yapısına, nasıl bir zihin ve kalp iklimine sahipler? Onları tanımlayan duygu, düşünce ve davranış kalıpları içinde neler çekiyor dikkatinizi?
Yapılan araştırmalar mutluluk ve karakter üzerine kişilik tiplerinin ne kadar etkili olduğunu da ortaya koyuyor. Nevrotizm (ya da en basit tanımıyla “olumsuz duygulara yatkınlık” mutsuzlukla yakından alakalı kişilik özelliklerinin başında geliyor. Kaygı, üzüntü, kızgınlık, utanç gibi olumsuz duyguları hepimiz zaman zaman yaşıyoruz. Araştırmalar mutlu insanların mutsuz insanlara kıyasla daha düşük nevrotik düşüncelere sahip olduğunu gösteriyor. Mutlu insanlar aynı zamanda sevecen, sıcak, iyi niyetli, içten, yardımsever ve cömert insanlardır. Hayat karşısında coşku ve heyecan hissetmek, yaşamayı sevmek.
Son olarak Şemsi Tebriz’i nin şu güzel sözü ile yazımı noktalayalım, Kapımıza değil; Kalbimize vuran buyursun!
Kalın Sağlıcakla