Dil; insana verilen en büyük nimet.İyi ve kötü işteki rolü, iyiliği de kötülüğü de büyük.Cennete de götürür cehenneme de.Cirmi küçük,cürmü büyük. Kulak işitir,göz görür. Dil öylemi ya ? Hayır ve şer için geniş alana sahiptir. Atalarımız bu yüzden ‘’ Göz iki,kulak iki,ağız tek. Çok görüp,çok dinleyip,az söylemek gerek ’’ der.Dilin hataya düşmesi boş konuşmakla başlar. Bu da hem dinleyen hem de konuşan için sadece zaman kaybıdır.
   İnsan hayatında öyle anlar var ki , nedense bazen söylenen bir kelimeye dahi tahammül edemeyebiliriz. Kelimelerin ne denli güçlü silahlar olduğunu ancak karşımızdakinde yarattığı etkiyi görebildiğimizde farkederiz.Doğrusu bu her zaman mümkün olmayabiliyor çünkü konuşmadan dinlemeye,sözlerimizin nelere sebep olduğunu görerek anlamaya belki de hiç fırsat vermiyoruz.
   Sevincimizi,derdimizi,duygu ve düşüncelerimizi ve daha birçok eylemi hep konuşarak anlatmayı ve paylaşmayı tercih ederiz.Konuşmak o kadar doğal bir ihtiyaç ki,zaman zaman buna yemeden içmeden daha çok gereksinim duyabiliriz. Peki ya susmak? Susmasını bilenin neden sustuğunu anlayabilmek? Konuşmak da susabilmek de insanın kendi öz iradesiyle yaptığı davranışlardır. Lakin burada değindiğim susmak; ses çıkarmamak, aman canım boş ver tarzı bir yaklaşımla savuşturmak, kişisel çıkar ve menfaatlerini hesaba katarak susmak ya da haksızlık karşısında susmak değil. Susmaktan kastım; anlamlı, yerinde, olması gerektiği gibi susmak. Susmanın bir boyun eğmek olmadığını ifade edebilen erdemli, anlamlı susmak.
     Susabilmek pasif olmak değildir.Bir davranış şekli ve sosyal bir terbiyedir ve bunu sürdürebilmek azim ve sabır ister. Konuşulan konuyu basit, boş ve anlamsız, mantık dışı bulursak susarız ki bu bir duruş ve soluklamadır. İletişim tıkandığı an,sözlerimiz yerini sessizliğe bırakır.Söyleyen eker,dinleyen biçer.Düşünürlerden biri der ki ; ‘’İnsanoğlunun konuşmayı öğrenebilmesi iki yıl,dilini tutup susabilmeyi öğrenebilmesi için bir ömür gereklidir.’’
    Mevlana bile ‘’HAMUŞ’’ dermiş kendine.Yani Suskun. Düşündünüz mü hiçbir  şairin, hemde namı dünyayı sarmış bir şairin,yani işi gücü,varlığı,kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın,nasıl olup da kendine ‘’SUSKUN’’ adını verdiğini…?