Sisi'den bir davet aldım. Sayın Sisi, beni Mısır'a davet ediyor Dünya çapında yapılan Mısır'ın tanıtımı ile ilgili organizasyonlara katkı sunmamı rica ediyordu. Davete icabet etmemek olmaz. Mısır'a kalkan ilk uçakla birlikte soluğu bu ülkede aldım.
Üç saate yakın bir uçuşun ardından gece saat 03.00 veya 04.00 suları Hurghada Havaalanı’na indik Pasaport kontrolünden geçip, Türkiye'den gelen yolcularla birlikte bizi bekleyen otobüslere binip otele doğru yola çıktık. Otobüs 500 metre kadar yürümemişti
polis tarafından durdurulduk. Yarım saat kadar beklemenin ardından, otobüse silahlı bir polis bindi. Otobüsün arkasında bir polis aracı, önünde bir polis aracı eskortlar eşliğinde otele doğru yola çıktık. Sisi beni karşılamaya gelemeyince koruma polislerini gönderdiğini, otele kadar eşlik edeceklerini düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi olmadığını daha sonraki günlerde anladım.
Marjinal İslami Terör örgütlerinin turist kafilelere saldırı düzenlemesi, bu saldırılar sonucu can kayıplarının yaşanması Mısır hükümetini sıkı tedbirler almaya zorlamış. Her turist kafilesine silahlı bir polis eşlik ediyor.
Otele vasıl olduk. Misafirlerin otele kabulü (Check- in) yapıldı. Oda anahtarlarımızı aldık. Bu kadar şamatadan sonra kısa da olsa derin bir uykuyu hak ettik. Sabah kahvaltıda Mısırlı aşçılarla, garsonlarla şakalaşıyorum. Kahvaltı bizim aradığımız standartlarda değil. Fakat garsonların, aşçıların güler yüzle verdikleri hizmet eksiklerin üstünü örtüyor. “Şükran” diyorum. Arpça bilip bilmediğimi soruyorlar. Fatiha suresini okuyorum. Çak tokalaşıyoruz. Pandemi
kuralları, sosyal mesafe kimin umurunda. Hurghada küçük bir balıkçı kasabasıymış. Turizme kapılarını açınca hızla gelişmiş. Her şey turizme endeksli. Bizim Alanya'nın 80’li, 90’lı yıllardaki turiste bakışı gibi. Zorla dükkana sokup bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Bankamatikten 1000 Mısır Lirası çektim. Anında mesaj geldi: “Hesabınızdan 768 Lira çekilmiştir.” Artık kazıklanmayı göze alıp ufak tefek alışverişe başlayabilirim. Önce bir arkadaşımın hanımının istediği bok böceği kolyesine baktım. Bana sunulan fiyatın üçte birini vererek satın aldım. Çok yüksek fiyata satın aldığımı sonraki günlerde öğrendim.
Bu Mısırlılar bir acayip. “Scarab” diyorlar bizdeki bok böceği. Hayvanı kutsallaştırmışlar. Bu böcek yumurtalarını hayvan pisliklerinin içine yapıyor. Bir yerden bir yere giderken pislikleri yuvarlaya yuvarlaya götürüyor. Tıpkı her sabah Güneş Tanrısı Ra'nın Khepri tarafından yuvarlana yuvarlana karanlıktan çıkarılışı gibi. Bok böceği yeniden doğuşu, ölümsüzlüğü simgeliyor. Mısır'da insanlara şans getirdiğine inanılıyor. Bizim Alanya'da “Keopatra Plajı, Kleopatra’nın güneşin batışını seyrettiği yer. Eşek sütü ile banyo yaptığı yer” diyerek Kleopatra'ya sahip çıkışımız gibi Mısırlılar bok böceğini iyi pazarlamışlar. Getirisi bir hayli yüksek. Sonra Karnak Tapınakları’nda gördüm bok böceğinin kocama heykelini yapmışlar. Eski Mısır'da insanlar heykelin etrafında iki tur döndükten sonra yanındaki kutsal havuza girip arınıyorlarmış.
Mısır'da Hüsnü Mübarek hiç sevilmiyor. Hakkında anlatılan fıkralarla en çok dalga geçilen başkan. Gelin yazımızı bir Hüsnü Mübarek fıkrası ile noktalayalım. Nasır başkan olduğu gün, ileride kendine rakip olmasın diyerek daha az zeki birisini Enver Sedat'ı başkan yardımcılığına atar. Enver Sedat başkan olunca ileride kendine rakip olup sorun çıkarmasın
diyerek daha az zeki olan Hüsnü Mübarek’i başkan yardımcılığına atar. Hüsnü Mübarek başkan olunca, başkan yardımcılığına atamak için daha az zeki birini arar ama bulamaz. Çünkü Mısır'da Hüsnü Mübarek'ten aptalı yok. sGülücükler yüzünüzden eksilmesin.