Çağımız insanın  “demek zorundayım” bizim Müslüman ahalinin beklentilerindendir, eğer birisine iyilik yaptıysa ondan mutlaka bir beklentisi vardır... Beklentisi olmayanlar yok mudur, vardı ama sayıları çok azdır, belki milyonda bir...
En yakın akrabalar arasındaki dargınlıklara kavgalara bakın içinde hep “Ben ona ne iyilikler yaptım” sözünü duyacaksınız... Yapılan iyilikler bir gün dile getiriliyorsa iyilik değildir, ama bu konuda uyarılmıyor insanlar... Bir gün yüzüne vuracaksan  “Sana şu iyilikleri yaptım nankör!” diyeceksen, o iyiliği yapma arkadaş...
Yani yapılan iyilik yapılması gerektiği için değil, Allah rızası için değil kendi hatırlansın kendine saygı duyulsun, kendi için ayağa kalkılsın diye yapılıyor çoğu zaman...
Şeytani bir duruş bu...
Yazının başına koyduğum söz Ülkenin öncül düşünürlerinden Üstat Cemil Meriç’e aittir ve öyle diyor Üstat “İyilik eden mükâfat bekliyorsa tefecidir” yani faizle para vermek gibidir yaptığın iyiliğin karşılığını bekliyorsan...
Ne yazık biri birine iyilik yapmaya görsün, bir gün yüzüne vuruluyor insanın... Ve bu davranış ne insani ne dini bir davranıştır... Onun için muhteşem geleneğimizde eskiden denirdi ki “Sağ elinle verdiğinden sol elinin haberi olmasın” ama artık herkes duysun istiyorlar yapılan iyilikleri...
Evinde kullanılamaz eşyaları yoksullara veren, onu anlata anlata bitiremiyorlar, nasıl bir duygu nasıl bir bencillikse...
Oysa Aziz İslam vermekten söz ederken kendiniz için en kıymetli olanlardan verin diye hatırlatma yapar ve asla iyiliğini gündeme taşıma der...
İmamı Gazeli “Eğer birine bir iyilik yaparsan ve sonra onun sokağından geçmek zorunda kalırsan ve iyilik yaptığın kişinin mahcup olacağını biliyorsan” onun sokağından geçme der...
Hatırlayın Halife Ömer geceleri dolaşırdı sokakları fakirlerin yoksulların evlerin gece ziyaret eder onların başkalarına karşı mahcup olmasını önlerdi...
 Günümüzde iyilik yapanların reklamlarından gösterişlerinden geçilmiyor sokaklar mahalleler....Gazeteler onların reklamları ile dolu, ve çoğu arkadaş onları Tanrının çocukları gibi takdim ediyorlar kent ahalisine....
Hele başka bir âlem bizim siyasetçiler, siyaset adına yetki kullananlar... Milletin parası ile millete yapılan kimi hizmetleri kimi iyilikleri gece gündüz anlata anlata bitiremiyorlar ve yine milletin parası ile reklam üstüne reklam...
Tamam, da arkadaş bu nasıl bir iş? Sen nasıl iyilik yapmış oluyorsun bu millete kendi parası ile, ve sen aldığın her nefes attığın her adım para almıyor musun bu milletten, sorusunu bile sordurmuyorlar...
Milletin parasını olmadık yerlere çar çur edenlerin kalkıp birde bunları iyilik diye sunması, sizce biraz acayip kaçmıyor mu? Veya bir yoksula verdiği  eski eşyaları orada burada anlatıp duranlar,  yine bir yakınına bir  iyilik yapanların bir gün onu yüzüne vurması utanmazlık edepsizlik zalimlik değil mi?
Böyle iyilik mi olur?
Neden bu hale düştü insan?