(HİCAZDAN-HORASANA, HORASANDAN -ANADOLUYA)

Bugün Konya’nın Seydişehir ilçesinde metfun bulunan ve kendi adına izafeten ilçeye ismi verilen, Seyyid Hârûn Velî’nin Menâkıbnâmesi’nde yer alan kısa bir bilgiye göre; Seyyid Hârûn Velî, Horasan bölgesinde yaşayan emirlerden birisidir. Seyyid Hârûn Velî, Ahmet Yesevî’nin tasavvufî görüşlerini benimsemiş, Anadolu’ya doğru yola çıkmış ve bugünkü Seydişehir yakınlarındaki Küpe Dağı eteklerindeki antik “Vervelid” kentini kendine yurt seçmiştir. Seyyid Hârûn Velî’nin talebeleri arasında Mahmut Seydî adında bir öğrencisinin ismi geçmektedir. Seyyid Hârûn Velî yaşlanıp hastalanınca ve ölüm döşeğinde iken; Mahmut Seyid’in Alanya’ya, Zekeriyya Baba’nın Manavgat’a, Ali Baba, Gök Seydi, Kilimpuş ve Siyah Derviş’in Antalya’ya gitmelerini ve orada ilim meşalesini yakmalarını talep etmiştir.  Seyyid Hârûn Velî, halifelerine gittikleri yerlerde hak yolundan ayrılmamalarını, cihat etmelerini ve fakir fukarayı koruyup kollamalarını tavsiye etmiştir.

Zira tasavvufî görüşlerini kendisine rehber aldığı Hoca Ahmet Yesevî, insanın Allah tarafından yaratılan saygın bir varlık olarak kabul ettiklerinden dolayı, insanın şerefinin korunması, onun incitilmemesi, açlık ve yoksulluğa terk edilmemesi, yetim ise sahip çıkılmasını öğütler. Çünkü fakir, yetim ve kimsesizin, genelde halkın rızasını kazanan, Hakk’ın rızasını kazanır. Hatta Hacc’a gitmeğe niyetlenen kimsenin Allah’ın evi olarak görülen Kabe’ye, yani Allah’ın huzuruna kul hakkı ile ve kul rızasızlığı ile çıkmaması gerekir. Ahmet Yesevî, insanları incitmemeyi, kalp kırmamayı, onlara yapılan haksızlığa direnmeyi, inançsız bile olsa onlara saygı gösterilmesini öğütler:

Sünnet imiş, kâfir de olsa, verme zarar

Gönlü katı, gönül inciticiden Allah şikayetçi.  (Haziran-2017, shf. 36;Türk Yurdu Dergisi)

Seyyid Hârûn Velî’nin vefat tarihinin, Seydişehir’deki türbe kitabesinde net olarak ifade edilmesinden yola çıktığımızda, ölüm tarihinin Miladi 1320 olarak kaydedilmesi ve Mahmûd Seydî’nin de onun öğrencisi olması dolayısıyla, Mahmûd Seydî’nin yaşamış olduğu dönemin, 14. Yüzyılın ilk yarısına isabet ettiği görülmektedir. Her hangi bir kaynak gösterilmeden H.Yetkin Hocanın ifadesiyle, 1270-1340 tarihleri arasında hayat süren Mahmûd Seydî, hocası Seyyid Hârûn Velî’nin isteği doğrultusunda Alaiye’ye intikal edip, zaman kaybetmeden ulvî çalışmalarına başlar.

Konu hakkında Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Çaycı’nın “Alanya Mahmûd Seydî Külliyesi” adlı makalesinde günümüzde sivil toplum kurumları olarak isimlendirilen, eski dönemlerin muadil kurum ve vakıfları ile ilgili şu açıklamalara yer veriliyor. “Ortaçağ Türk siyasi ve sosyal tarihini şekillendiren unsurların başında bugünkü söyleyiş tarzıyla sivil toplum kurumları, o günkü tabiriyle ‘Gâziyân-ı Rûm’, ‘Ahîyan-î Rûm’, ‘Abdâlân-ı Rûm’ ve ‘Bâcıyân-ı Rûm’ olarak adlandırılan sosyal dayanışma müesseseleri yer almıştır. Bu sosyal zümrelerin içinde en çok görev ifade edeni  ise, ‘Abdâlân-ı Rûm’ olmuştur. Gâziyân-ı Rûm olarak ifade edilen grup meselenin askerî boyutuyla ilgili faaliyet gösterirken, sosyal olaylarda Abdâlân-ı Rûm ekibi görev almıştır. Bunlar, Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesinde oldukça etkin görev üstlenmişler ve zâviye olarak adlandırılan mekânları kullanmışlardır.”

Yine aynı makalede; seyitler, erenler ve dervişlerin hizmet alanının üç türlü olarak gerçekleştiği belirtiliyor. Buna göre: “1- Köy kurmak ve zâviye açmak suretiyle;  burada esas olan dervişlerin öncelikli görevi harap ve metruk bir alana yerleşerek orayı yeniden iskâna açmak ve fakir halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere zâviye tesis etmek. 2- Ticaret yolları üzerindeki ıssız mahallere, geçitlere veya derbentlere zâviyeler ve hanlar kurmak suretiyle yolcuların can ve mal güvenliğiyle birlikte yiyecek, içecek ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak. 3- Sınır boylarındaki yerleri meskûn hale getirerek iskâna açmak” Şeklinde ifade ediliyor.

Alaiye’ye intikal eden Mahmûd Seydî, Alaiye’den kuzeye doğru Toros Dağları üzerinde, şehir merkezine 22 km mesafedeki Antik Onas yerleşim alanının kalıntıları üzerine yerleşmiştir.  Orayı yeniden iskâna açmış ve ibadet mekanıyla birlikte zâviyesini inşa etmiştir. Yukarıda saydığımız sınıflamalardan iki madde Mahmut Seydî’nin yaşam ve hizmet anlayışıyla  uygunluk ortaya koymaktadır. Mahmutseydi Köyü, eski Antik Onas kalıntıları üzerine kurulmuştur. Seydî Mahmut Vakfiyesinde ifade edildiği üzere, bu zâviyede fakir ve yoksullarla birlikte yolculara da hizmet verildiği açıktır. Bu yönüyle Abdâlân-ı Rûm tanımlamalarına tamamen uygunluk sergileyen misyonu yerine getirmiştir.

(DEVAMI YARIN)