Ekin çiçeğini bilir misiniz? Ekin tarlalarının içinde yetişir. Her buğday tanesinin büyüme aşamasında onların adeta habercisi gibi çıkar ortaya. Tarla yemyeşil olduğunda veya sapsarı olduğunda görebiliriz bu çiçeği. Ancak bu çiçeklere ulaşmak zordur. Çünkü ekin tarlasının çevresinde değil tam da içinde çıkar. Onları toplamak istediğinizde de bir çelişki yaşarsınız. Bu güzel çiçekleri toplamak için ekinleri ezerek kendime yol mu açsam yoksa onları sadece uzaktan mı izlesem diye düşünürsünüz.

Bunu nereden mi biliyorum? Elbette ilk gittiğim okul bir köy okuluydu ve etrafında bahçeler ve tarlalar vardı. Öğle aralarında bahçelerde dolaşırdık ve ekin tarlalarının çevresinde koştururduk. Bu tarlanın içindeki kırmızılı ve pembeli çiçekler aklımızı çelerdi. Onları toplamak isterdik. Ancak ekinlere zarar vereceğimizden endişeli insanlar hep bizi kovardı bahçeden. Yasaklanan değil de engellenen her şeyin cazip gelmesi veya merak uyandırması gibi tarladaki o çiçekler de bizde merak uyandırıyordu. Bir gün arkadaşlarla ekin tarlasındaki bu çiçekleri toplamak için cesaretimizi birleştirdik. Neredeyse boyumuz kadar olan ekinlerin arasından kendimize yol yaparak çiçeklere ulaştık. İlk meydan okumamız diye mi bilmiyorum ama ilk kez özgürlüğü hissetmiştim. Kendim olabilme ve istediğimi yapabilme özgürlüğünü. Hayallerimize, umutlarımıza ulaşabilmenin temsiliydi o çiçekler. Sonra ne mi oldu? Elbette uzun bir kovalamaca, ardından öğretmenlerimize gelen şikayet sonrası yediğimiz büyük uyarı ile devam etti.

Şimdi bir ekin tarlasına gidip tüm umudunu kaybetmiş insanlar için ekin çiçeği toplamak isterdim. Etrafımızı saran tüm bu üzüntülerden, yaşadığımız ortak travmalar sonrası birlikte iyileşebileceğimizi göstermek isterdim. Artık ekin tarlaları okulların çevresinde değil bu nedenle şehirlerden çıkmamız gerekiyor. Kendi içimize kapanmamıza neden olan, sadece iş okul ve ev arasında gitmemizin nedeni olan şehirlerden kaçmamız gerekiyor belki de. Yeniden çocuk olabildiğimiz masumiyetimize dönmemiz gerekiyor. Yoksa duvarlar arasında benliğimizi kaybedeceğiz gibi görünüyor.

Bundan 23 sene önce, sadece 45 sn içerisinde binlerce yaşamın şekli değişti. ‘’Sesimi duyan var mı?’’ cümlesi akıllarımızdan hiç çıkmadı. Hiç unutmadık o geceyi. Görmezden geldiğimiz gerçekler bir anda kendini gösterince hazırlıksız yakalandık hepimiz. Şimdilerde başka gerçeklerle yüzleşmeye çalışıyoruz her gün. Bu nedenle umudunu kaybetmiş herkese sesleniyorum, haydi yeniden çocuk olup bahçelere dalalım ve çiçekler toplayalım. Topladığımız her çiçek sesimiz olsun, çoğalalım. Yaşamak dediğimiz şeyi hayallerde bırakmayalım.