Kainatın sahibi Aziz Allah, yine aziz kitabında bize "yani Müslüman  kullarına" ısrarla birlikten birlikte hareket etmekten, birlik olmazsanız dağılıp gidersiniz gücünüz kalmaz derken "soralım kendimize" kimin umurunda bu ikazlar...
Herkesin kendini doğrulardan sandığı bir İslam topluluğu, herkesin yani her cemaatin her gurubun her partinin kendini değerli sandığı önemsediği bir topluluk şimdi Müslümanlar...
Muradımız  birilerini eleştirmek değil, hani diyoruz ya "neden bu hale geldi Müslümanlar?" birincisi tam Müslüman olmayı beceremedik çağımızda, işimiz gücümüz bizden öncekileri eleştirmek, geçmiş zamanı geçmişte kalan insanları eleştirince, kendimizi  temize çıkaracağımızı sanıyoruz....
İkincisi parçalandıkça, bir birimizden ayrıldıkça, bir birimizi eleştirdikçe, başka başka faaliyet içinde olunca kendimizin güçlü olacağını sanıyoruz...
Belki bundandır, bu gün küçücük şehirler de bile onlarca dini milli dernek ve vakıf var, bir birinin faaliyetine katılmayan, bir birinin aleyhinde olan...
Ve bunların her birinin dayandığı yer halktır, o zaman ne yapsın bu halk kime yardım etsin kimin yanında dursun, kimi desteklesin sahi? Çünkü bu vakıflar dernekler guruplar "yalnız kendilerine yardım edenleri yalnız kendilerine destek verenleri" iyi insanlar hayır sahipleri olarak anıyorlar...
Tamam da yazık değil mi bu fakir bu yoksul ve mazlum ahaliye?
Neden öncülerimiz bilenler dediklerimiz efendilerimiz dediklerimi hocalarımız şeyhlerimiz başkanlarımız bu ayrılığa katkıda bulunuyorlar, ahalinin bir birinden uzak kalmasına vesile oluyorlar?
Sonra da soruyorlar, neden bu millet böyle oldu diye...
Sizin yüzünüzden bayım, sizin kendini değerli  sanıp durmanız dan, sizin yalnız benim dediklerim doğru demeniz den...
Bu halk bu millet ne yapsın, hanginize inansın, hanginizin peşinden gitsin...
Sizinle olmayınca cahil ve münafık damgasını yiyiyor, olunca yanlışlarınıza ortak oluyor, ne yapsın bu halk?
Bakın kardeşler, artık bilip kabul edelim bu karalıklar hepimizin eseri, hepimiz şöyle veya böyle sorumluyuz insanı bu hale gelmesinden, sokakların bu hale gelmesinden...
Bu aç insanlardan, bu orospuluk yapmak zorunda kalan kadınlardan, ayağında ayakkabısı olmayan çocuklardan, evinde ateş olmayan ekmek olmayan su olmayan yaşlı insanlardan...
Çünkü biz Allah'a kulak vermeyi Onu dinlemeyi unuttuk...
Yapıp ettiklerimiz yaptığımızı sandığımız çalışmalar, kendimizi halkın gözünde değerli kılmak için, biz hayır öyle değil desek de...
Kendi vakfımız kendi derneğimiz kendi vakfımız kendi yurdumuz, sonra kendi efendimiz kendi önderimiz demekteyiz...
Oysa güçlü olmak adına parçalanmaktan çok,ayrı ayrı faaliyet göstermekten çok birlik olmanın birlikte hareket etmenin çarelerini aramalıyız, birlikte yol arkadaşlığı yapmalıyız, ve önderimiz yalnız Hazreti Muhammed olmalı...
Onun yolunu takip etmeli, Onun sözüne değer vermeliyiz önce...
Ama bizler daha çok başkalarının gözüne girmeyi önemsedik...
Ve şimdi ben bunları böyle yazıp söylüyorum diye çoğunuz bana can sıkıyorsunuz...
Ama denmeli, ama söylenmeli, bir araya gelip konuşmalıyız bunları, öyle değil mi?
Haydi şimdilik hoşça kal...
Aziz Allah'ın selamı üstünüze olsun...