Alanya’da geçtiğimiz günlerde anlamlı bir etkinlik yapıldı. Bütün ilkokullarda aynı anda Gazze için balonlar uçuruldu. Gökyüzü rengârenk oldu, çocukların masum ellerinden balonlar yükseldi.
“Gazze’ye özgürlük!”
“Hiçbir çocuk ölmesin!”
“Katliam yapan güçler dursun!”
diye haykırıldı.

Ama bazıları neye takıldı?
“Çocuklara niye ‘katliam’ dedirtiyorsunuz?”
Bizim derdimiz kelime değil ki… Bizim derdimiz vicdan.
Bizim amacımız nefret değil, insanlık çağrısıydı.

Alanya’da sadece balonlar uçmadı…
Halk toplandı, limanda dualar edildi, “Umut Gemisi”ne destek verildi.
Off-road araçları şehir turu attı, sloganlar atıldı.
Yapıldı, yapıldı, yapıldı…

Ama…

Maneviyat dışında Gazze’ye gerçek bir faydamız oldu mu?
Hayır.

Çünkü…

Dünya susarken Gazze’de çocuklar hâlâ ölüyor.
Açlıktan ölüyorlar.
Susuzluktan ölüyorlar.
Harabelerin içinde ders çalışıyorlar.
Yıkıntıların arasında gülümsüyorlar.
Hastane köşelerinde can veriyorlar…

Bir yıl oldu.
Bir. Koca. Yıl.
Gazze yerle bir edildi.
Evler gitti, hastaneler gitti, şehir gitti, çocuklar gitti…

Ve biz…

Hâlâ sadece izliyoruz.
103. Köy’de Şirinler Toplanıyor…

Şirin Baba köy meydanında herkesi toplar.

Şirin Baba:
“Şirinlerim… Gazze’de bir çocuk daha açlıktan öldü. Biz masal ülkesiyiz ama onların masalı bile kalmadı. Ne yapacağız?”

Meraklı Şirin:
“Şirin Baba, bütün dünya devleri kocaman toplantılar yapıyor. Yürüyüşler düzenliyor, pankartlar taşıyor, konuşmalar yapıyor… E peki neden hâlâ hiçbir şey değişmiyor?”

Mızmız Şirin:
“Bizim elimizden ne gelir ki yaaa… Biz minicik bir köyüz!”

Cesur Şirin:
“Minicik deyip durmayın! Biz Gargamel’e bile kafa tuttuk. Birlik olunca devleri devirdik. O zaman bu dünyada bir yanlış var! Bir sistem var!”

Zeki Şirin (eller cebinde, gözleri kısık):
“Asıl sorun ne biliyor musunuz?...
Gargamel sadece bir kişi değil.
Gargamel bazen petrol.
Bazen para.
Bazen medya.
Bazen koltuk sevdası…
Yani ‘katliam yapan güçler’ dediğimiz şey, tek bir adam değil.
Bütün bir düzen.”

Meraklı Şirin:
“Yani biz balon uçuruyoruz ama onlar bomba uçuruyor?”

Zeki Şirin:
“Aynen öyle.”

Şirin Baba:
“Peki çözüm ne?”

Zeki Şirin:
“Dünya devletleri tek tek kocaman olabilir…
Ama vicdan birleşmediği sürece hepsi koca bir hiçtir.”

Cesur Şirin:
“O zaman dünyayı uyandıracak bir şey yapmamız lazım!”

Mızmız Şirin:
“Dünya uyumuyor ki…
Dünya bakarak görmüyor.”

(Şirinler susar… Havanın rengi bile değişir.)

Meraklı Şirin:
“Ya Şirin Baba… Biz masal ülkesiyiz, biz bile dayanamadık bu acıya…
Peki gerçek dünyanın vicdanı nerede?”

GAZZE’DE BİR ÇOCUK DAHA AÇ…

Bugün bizim çocuklarımız parkta salıncağa biniyor.
Bizim çocuklarımızın yediği önünde, yemediği arkasında.
Gazze’deki çocuk bir yudum su bulamıyor.

Bizim çocuk “anne canım dondurma istiyor” diyor.
Gazze’deki çocuk “anne ölmek istemiyorum” diyor.

Ve dünya hâlâ susuyor.

Bir masal ülkesi bile isyan ederken,
Gerçek dünyada vicdan neden bu kadar ucuz?

Ve Şirin Baba Son Sözü Söyler…

Şirin Baba bastonuna yaslanır, gözleri dolu ama sesi dimdik…

> “Onlar bombalarıyla yıkar, biz imanımızla ayağa kalkarız.
Çünkü bilirim ki…
Zulümle abad olanın sonu, adaletle berbat olur.”

Sonra der ki:

> “Bizim silahımız dua, sabır ve inançtır.
Bombalar geçer, imanın gücü kalır.
Ve unutmayın Şirinlerim…
Gazze bir gün mutlaka kurtulur.
Çünkü umut tükenmez, hakikat yenilmez.”
Masal bitti…
Ama gerçek henüz bitmedi.
Belki de artık masallar değil, dünya uyanmalı.