Kendisini meslekte en önde sanan arkadaşlardan, neden yapıyorsa kendini durmadan pazarlayan 35 yıllık 40 yıllık gazeteciyim deyip duran her fırsatta...

Daha neler aha neler yazıyor anlatıyor kendini önemli kılmak, bak ben buyum ben neler bilirim demek adın... Hatta kimilerine beni ciddiye almazsanız başınıza iş açarım gibi imalar...

Bu tavrı işe de yarıyor gibi uzaktan gördüğüm kadarıyla ve kent ahalisinin çoğunun anlattıklarına göre...

Mesela arkadaş beyaz adamlarla oturmayı onların sofrasında bulunmayı çok sevdiği falan söyleniyor ve siyasi parti yetkilileri ile oturup kalkmayı onlara “Başkan sen en öndesin” demeyi ihmal etmediği...

Gücün güçlünün yanında olmak bazılarına çok fazla keyif veriyor bu meslekte... Yalnız bu şehre mahsus bir haslet değil bu, ülkenin bütün şehirlerinde hatta merkez medya denen medya da,bu böyle...Büyük iş insanlarından daha zengin daha rahat yaşayan malikanesi villası olan gazeteciler yazarlar var  ülkede..

Neyse herkesin kendince bir derdi  vardır,arkadaşın derdi de Alanya dan Milletvekili çıkaramayışı bütün partilerin...

Kendince Mevlüt Çavuşoglu her zaman milletvekili olmayı kak eden birisi... Ötesini soruyor arkadaş, neden diyor neden biriniz bile bir vekil çıkaramadınız çıkartamadınız diyor... 

Alanya bunu hak etmedi diyor, sanki bu kentin derdi önce milletvekili çıkarmak olmalıymış gibi, ya da daha önce çıkardığı milletvekillerinin bir katkısı olmuş gibi...

Daha ileri şeyler yazıp bu yaştan sonra başımı belaya sokmak istemem, ama yine demek isterim, yahugözünüzün önünde bu kent yok oluyor, tükeniyor soluk alamıyor efendilerin hırsala yükselttiğibinaların gölgesinde...

Nefes aldırmıyorlar insanlara, çocuklara ve kuşlara...

Dağları ormanları dereleri denizleri işgal altında, nereye baksan bir talan bir yok oluş tükeniş...

Allah aşkına bir ucundan öteki ucuna düz giden yüz metre yok bu şehirde imar yok izan yok vicdan yok merhamet yok...

Ama konuşunca dinden imandan hizmetten Allah tan söz eden bir sürü efendi bir sürü talancı...

Alanya bunları hak ediyor mu bayım, kaldırımlar işgal altında, işgal altında sokaklar, bu nasıl bir gidiş nasıl bir düşmanlık kente kadınlara çocuklara kuşlara...

Sokak hayvanlarının yaşam savaşını kaybettikleri bir kent, kedilerin aç susuz kaldığı... Onların yaşama hakkını kim savunacak veya savunan var mı, yakışıyor mu böyle olmak bu kente...

Neyse; asıl söylemek istediğim bunlar değil aslında, ama söylenmiyor nedense... Bu kişilerle uğraşma diyor içimden bir ses,sen onlarla baş edemezsin diyor...

Ama diyeyim Bayım...

Bu kent “ülkede başka kimi kentler gibi” çoktan yok olmaya tükenmeye mahkûm edildi ve kimseler oralı olmadı...

Milletvekili çıkarsa ne olacak çıkarmasa ne olacak... O milletvekili olma yarışında olanlarında umurunda değil kentin talan edilişi...

Çıkar hesapları kent sevgisi diye anlatılan...

Kimse doğru söylüyorsun demese de, gerçeğin bu olduğuna kendim iman ettim ben....