Göç öncesi ne gibi hazırlıklar yapardınız ve göç süresince kaç defa ve nerelerde mola verirdiniz?

Genellikle 23 Nisan ile 6 Mayıs (Hıdır-İlyas) tarihleri arasında yaylaya göçerdik. Göçten bir hafta önce hazırlıklar başlardı; Develerin havutları, ipleri onarılır veya yenilenir. Yünden yapılan ala çuvallar hazırlanır. Yiyecekler, giyecekler çuvallara yerleştirilir. Eksikler varsa tespit edilir, çarşıdan, pazardan alınan ihtiyaçlar da çuvallara konur. Ala çuvallardan başka bir de ala heybe hazırlanır. Ala heybeye; çörek, ekmek, ceviz ve incir gibi yiyecekler konur. Göçten bir gün önce tüm hazırlıklar tamamlanır.

Göç günü gelince, yağlı boyalı rengarenk tokalarla süslenmiş yularlar develere takılır. Üzerlerine havutları bağlanır. Havudun üstüne ala çuvallar karşılıklı sabitlenir. Onun üzerine yorgan, döşek ve üstüne de yastıklar atılır. En üstüne de ala kilimler örtülür. Çeke kolanı dediğimiz iple yükler iyice sıkılıp bağlanır. İçerisinde yiyecek olan ala heybe de, özellikle devenin ön tarafına asılır. Buradaki amaç; deveyi çeken ve göçle giden yolcuların acıkması durumunda; ala heybedeki yiyeceklere ayaküstü hemen ulaşılmasının sağlanmasıdır. Bir anda on iki ev birlikte yola çıkarız. Her evin iki, üç veya dörder devesi olur.

Devenin önünde at veya eşek olur. Develerin yolda yiyeceği saman da bir deveye yüklenir. Ayrıca farklı melodilere sahip deve çanları da develerin boynuna veya yularlarına takılır. Yörüklerin olmazsa olmazlarından birisi olan kediler de göçten bir gün önce yakalanır ve sandığa konur. Kedinin göç yükü ortalığa çıkarılmadan yakalanması gerekir yoksa kaçar kaybolur, bulunmaz. Ayrıca tavuklar da bir gün önceden yakalanıp göç için hazırlanır ve develere yüklenir. Küçük çocuklar da develerin önündeki at veya eşeğin heybesine yerleştirilerek götürülür.

Hatta çocuk iki olursa; yolda kavga etmesinler diye sırt sırta birisi öne, diğeri arkaya doğru heybeye yerleştirilir ve bu şekilde yol alınır. Evin reisi develerle gider ve mola verilecek yerleri o belirler. Konaklama yerlerinden ayrı olarak belirli bir süre yol alınca, kaşan yeri dediğimiz düzlüklerde kısa molalar veririz. Buralarda insanlar bir şeyler yiyip dinlenirken, develer de tuvalet ihtiyaçlarını giderirler. Alanya’dan Eşekkırıldığı Yaylasına çıkıncaya kadar beş noktada konaklama yaparız. Buralarda yükleri yıkarız, bir gece mola veririz. Ertesi sabah aynı şekilde yükleri develere yükleyip diğer konaklama yerine gideriz. Konakladığımız yerler;

• Kızılalan Mevkii

• Sivlik (Siftlik) Mevkii

• Kozlu Dere

• Samsa (Güzle)

• Baldıran Ormanlık Alanı

• Eşekkırıldığı Yaylası

Sabah ve öğle arası yolculuk yapılır. Öğlen olunca konaklama yerlerinde yükler yıkılır. Develer, atlar ve eşekler beslenir. Öbür gün sabah diğer konaklama yerine doğru yola devam edilir. Koyun ve davar sürüleri ise, göç yolu boyunca hem yayılır hem de yol alırlar. Sürüler, akşama doğru konaklama yerine başındaki çobanlar tarafından getirilir. Ayrıca sürünün koruyucusu, boynu kancalı çoban köpekleri yörüklerin yani bizim vazgeçilmezimizdir.

Altıncı konaklama yeri olarak yaylaya çıkıyorsunuz, her konaklama yerinde bir gece mi geçiriyorsunuz ve yaylada ne kadar süre kalıyorsunuz ve bu süre zarfında ihtiyaçlarınızı, yiyeceklerinizi nasıl temin ediyorsunuz?

Her konaklama yerinde bir gün kalırız ancak yaylaya çıkmadan önceki konaklama yerimiz Samsa’da durum farklı. Samsa bizim güzlemizdir. Orada da evlerimiz var. Bağ, bahçe ve tarlalarımız var, eker diker ve mahsulünü alırız. Yaylaya göçerken Samsada birkaç gün kalırız. Oradaki evlerimizi, alet ve malzemelerimizi kontrol ederiz. Evlerimizde buğday ambarlarımız da var. Ambarda devamlı buğdayımız olur. Hastamız olursa daha uzun süre kalabiliriz. Sürülerimizdeki hasta hayvanlarımızı yolda ve burada tedavi ederiz. Sürüler giderken yavruları ile beraber giderler. Kuzular ve oğlaklar yaylaya çıkıncaya kadar annelerini emerler. Yaylaya varınca onları sürüden ayırırız ayrı olarak güderiz. Yaylada bizler tam olarak yedi ay kalırız. Yaylada tek katlı üzeri toprak dam evlerimiz var. Yaylamızın rakım yüksektir, orada ağaç yetişmez. Çayırlar ve çimenler ve dağlardaki otlar sürülerimiz için çok verimlidir ve sağlıklıdır. Bahar geldiği zaman etraf yemyeşil olur.

İhtiyaçlarımız ve yiyecek temini için develerle güzle yaylamız olan Samsa’ya zaman zaman geliriz. Hem bahçeye bakarız hem de bahçeyi sularız. Ambarda bulunan buğdayları develerle, atlarla o vadide bulunan su değirmenlerine götürür öğütürüz. Mevsimine göre bahçeden erik, armut, elma, üzüm, karadut, incir ve sebze ne varsa toplarız. Öğüttüğümüz unla beraber yaylaya götürürüz. Yaylada meyvelerin tadı başka olur tabi. Biz Alanya’da da yaylada da yufka ekmek yeriz. Güzle’de Buğday olmazsa, develerle Taşkent’te gideriz. Oradan tuz, un, buğday ve pekmez alır geliriz. Pekmezle karlama içmesi güzel olur. Bizim en önemli tatlımız incirden yapılan hakîda tatlısıdır. Yufka ekmeğin arasına koyup yenir.

Yayla mevsimi gelince biz duramayız, sıkılırız Alanya’da. Geç kalırsak ninem mani söylerdi: -“Ay oğlum, topal eşekli yaylaya çıktı, biz ne dururuz derdi.”

Metin Amca bir anda eski manileri hatırladı ve saymaya başladı:

“Yörük gider yaylasına,    

 Kilim sarar mayasına”.  
 

“Satma samanı, gelir zamanı,

 Sekiz karış kar yağar kiraz zamanı”.

“Ne yapıcan elin nazını nuzunu,                        

 Verme çobana kızını,                                            

Ya koyun güttürür ya kuzu”.    

                           

 “Koca garı göçten geri

  Hartıldı Hurtuldu

  Köy koca garıdan kurtuldu”.

-DEVAMI YARIN