Gelecek bugünde, bugün ise geçmişte gizlidir. Dün ekilen tohumların bugün hasat edildiği bir süreçte, bugün ne ekersek yarın da onu biçeriz. Dolayısıyla sadece anı yaşamaktan ibaret olmayan bir dünyada yarınlar göz ardı edilerek bugünler heba edilmemelidir. Bugünlerin bilinçsizce sefası yarınların kronik cefasına gebedir. 
Geleneksel kültürün dünden bugüne, bugünden yarına aktarılmasında aile en temel unsurdur. Binayı ayakta tutan kolonlar gibi aile de toplumu ayakta tutmaktadır. Aile geleneğini kaybeden toplumlarda sosyal sorunlar başta olmak üzere birçok problemlerin ortaya çıkması aile yapısının önemini ortaya koymaktadır. Dünya genelinde birçok ülkede çoktan önemini kaybeden ve kaybolmaya yüz tutan aile kavramı ülkemizde de her geçen gün erozyona uğramaktadır. 
Birçok unsur bu durumu tetiklemekle birlikte toplum yapısında kaybolmaya başlayan temel değerlerdeki çoraklaşma en önemli etkendir. Samimiyetsiz samimiyetler, yalan dolanla hayat bulan gerçekler, çok yüzlü karakterler ve güvenin tükendiği, güvensizliğin moda olduğu bir süreçte erozyon kelimesi bile hafif kalmaktadır. Yaşatmak için feda edilen yaşam kültüründen, yaşamak için yaş-akıtma kültürüne evrilen bir toplumun en büyük vebası da bu olsa gerek. 
Değişen dünya düzeninde ortaya çıkan bireyselleşme ile adeta aynı çatı altında yaşayan farklı toplumlar inşa edilmektedir. Halbuki aile; farklı bireylerin bir arada ve ortak çatı altında yek vücut olması demektir. Aile, çimento gibi farklı bireylerin amaçlarını toplumsal katma değerle buluşturacak önemli bir fonksiyona sahiptir. 
Ancak günümüzde ise çimento yerini kirece bırakmıştır. Ne kadar uygunsuz, olumsuz durum varsa kireçle beyaza bürünmüş, her şey güllük gülistanlık olarak yansıtılmaktadır. Topluma zarar vermekle nefes bulan nesillerin, ebeveynleri tarafından koruma kalkanına alınması yarınlar için ne kadar umut vericidir? Hatalarıyla, yanlışlarıyla yüzleş-e-meyen bireyler, aileler toplumun en büyük dinamitidir. 
Bunun yanında; aileden sorumluluk sahibi olmayı, görev bilincini, yaşlıya yardımı, büyüğe saygıyı, alan değil veren el olmayı, paylaşmayı öğrenen bireyler de toplumda ‘ben’ yerine ‘biz’ duygusunu yaşatan, toplumu toplum yapan mihenk taşlarıdır. Toplumsal değerlerin temeli biz duygusudur. Bu duygunun yeşerdiği en verimli toprak ise ailedir. Aile gelecek nesillere bırakılacak kültürün temeli ve bireylerin özgüven kaynağıdır. Ancak özgüvenli bir nesil yerine egolarının esiri olmuş, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden, bencil nesillerin ortaya çıkması ise insanlığın diri diri toprağa gömülmesine neden olmaktadır. 
Nasıl ki iyi uygulamalar miras olarak kalıyorsa kötü uygulamalar da yeni nesillere miras olarak kalmaktadır. Bu nedenle bir toplumun en büyük kurtarıcısı olarak ebeveynler yeni nesillere rol model olduklarını unutmadan, geçmişten geleceğe köprü görevlerini ifa etmelidirler. Köprüleri atmadan, gönülleri kırmadan geçmişten geleceğe güçlü, emin adımlarla yürüyen yeni nesiller için en büyük kültürel zenginliğimiz, mirasımız olan aile yapısını korumak ve yaşatmak dileğiyle…