Çağan Irmak kitabından ve gözlerinden ekrana yansıtılmış 8 bölümlük bir mini dizi, "Yaratılan."
Bu dizinin yorumuna başlamadan önce şunu söylemek isterim ki; farklı bir tarz, farklı bir konu, farklı bir detay arayışındaysanız, "Oturayım karşısına, aksın gitsin yapım. Doyayım şu seyir zevkine" diyorsanız kesinlikle izlemenizi öneririm. Yapım mükemmel, muazzam falan değil. İllaki eleştirilecek yanları var. Ama çağımız Türk dizilerinden farklı bir noktada bunu kabullenmeliyiz.
"Unutursam Fısılda", "Babam ve Oğlum", "Dedemin İnsanları" gibi bizi ağlamaktan yerlerde yuvarlatan filmlerin sahibi Çağan Irmak bu diziyle de bir ağlayarak yerlerde yuvarlatmasa da kalbimizi sızlatmayı gönlümüzü hoş etmeyi başarmış. Çekim açıları, renk ve ışık uyumu, hikaye akışı konusunda diyebileceğim tek bir laf dahi yok. Sadece dizide bazı gerçek dışı varlıkların aktarımı o kadar Samanyolu TV gibi olmuş ki insan o sahneleri görünce hayal kırıklığına uğruyor…
Başrol oyuncularımız ise Mucize Doktor rolüyle tanıdığımız Taner Ölmez, ki Tanerciğim keşke içindeki mucize doktoru biraz öldürseymişsin. Oyunculuğunu asla beğenemedim. Mucize Doktor dizisindeki aynı karakter sanki bu dizide de yer alıyor, mimikler, konuşmalar, tavırlar tepkiler hepsi aynı. Oysaki kaliteli oyuncu bir diğer başrolümüz olan Erkan Kolçak Köstendil gibi olmalı, Erkan Bey oynadığı her yapımın hakkını veriyor gerçekten. Asla bi karakteri üzerine yapıştırmıyor. Ben bu diziyi izleyene kadar onu Vartolu olarak tanıyorken artık benim için o İhsan Hoca.
Evet, yönetmenimizi ve oyuncuları eleştirdiğimize göre asıl yere gelelim, filmin konusu. "Frankenstein" kitabından uyarlanan ve islamiyetle, eski zamanların Türkiye’siyle mükemmel bir şekilde ince dokunulmuş bir eser. İlk başlarda bir arayış, bir efsane, daha çok bir dram dizisiyken sonlara doğru fantastik olarak final yapmış olan bu yapım, bana kalırsa fantastik kısmına hiç girişmemeliydi. Çünkü, fantastik kısmında senaryoya yansıtılan bolca mantık hataları bulunuyordu. Bu hatalardan bahsedeceğim ancak yazının buradan sonrası spoiler kısmına giriyor bilginize.
İhsan Hoca diriltildiği anda aklı fikri yok, konuşamayan sadece bedenen var olan bir ölüydü. Ki konunun gidişatı da böyle olmalıydı. Yani diyelim ki böyle bir şey olabilir. Ölen biri tekrardan diriltilebilir. Ama o kişinin kalbi yoktur, duyguları yoktur, aklı yoktur, dili yoktur... Ki ilk sahnelerde de bu böyleydi. Ancak bir süre sonra bu tekrardan fani dünyaya geçiş yapan adam aşık da oldu. Aklı fikri de oldu, gözyaşı da oldu. Bu kısmı bana çok mantıksız geldi. Bu yüzden keşke fantastik kısma giriş yapmak yerine aslında İhsan Bey’in ölmediğini, anlık bi kalp krizi ve hafıza kaybı yaşadığına değinselerdi çok daha kaliteli akardı. Haa zaten dizinin konusunda bu ihtimal akıllarda bir soru işareti olarak yansıtılmış. Ama, madem bu bir soru işareti. Bu İhsan Hoca’ya bu devasa güç nereden geldi? Ek olarak, madem bu olayı islamiyetin olduğu bir zamanda yansıtacaksın be Çağan Irmak, o cehennem ve zebani sahneleri neydi Allah aşkına.. Yani İhsan Hoca kafasında sesler duysa da yeterdi bize. Ucuz grafikler dizinin kalitesini bozmuştu kesinlikle.
Evet, benim fikrilerim ve eleştirilerim bu şekilde. Ben bu yapımı izlemenizi öneririm.