Mitoloji, asırlar öncesine dayanan efsanelerin, gerçek olguların, hayal ürünlerinin, inançların ve yaşanmışlıkların bütünü. Yunan mitolojisi ise yazılan kitaplar ve çekilen filmler dolayısıyla belki de bizim en çok bilgi sahibi olduğumuz Mitlerden biri. Şimdi kimse çıkıp diyemez ki ben ne Zeus’u bilirim ne Athena’yı. O kadar iyi biliyoruz ki patili dostlarımıza bile veriyoruz bu Yunan “Tanrılarının” ismini.

Saygıdeğer yazarımız Ahmet Ümit ise Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabında değinmiş bu konuya. Zamanında kurbanlar adanıp koskocaman tapınakların yapıldığı o Yunan Tanrıları nerede şimdi? Zeus kendi ağzıyla anlatıyor bizlere bunu; benim için katedraller, tapınaklar yaptınız. Adıma ayinler düzenleyip kurbanlar adadınız şimdi ise köpeklerinize koyuyorsunuz ismimi diyor bizlere.     
    
İntikamını almak için geliyor Zeus. Yeryüzündeki yansıması, Tanrı’nın aynası tarihi tekrardan yaşatıyor ve hatırlatıyor kendini. Nasıl Uronos’u ve Kronos’u yendiğini biz ölümlülerden ne kadar yüce olduğunu gösteriyor… daha doğrusu katilimiz böyle düşünüyor bu durumu. 
    
Spesifik bir şizofreni teşhisiyle karşı karşıyayız, megolamanyanın üst seviyesini yaşayan ve mitolojiyi tekrardan detaylı cinayetleri ve mizansenleriyle canlandıran psikopat bir seri katil. Kim?
    
500 sayfa boyunca kim olduğunu çözmeye çalışıyoruz bu caninin. Okudukça aklımızda bazı ipuçları aydınlanıyor ama son sayfaya kadar tahmin etmesi kolay değil tabii… Ahmet Ümit, öyle yetenekli bir yazar ki. Cinayet öyküsü içerisinde bizlere mitolojiyi de zamanının Berlin’ini de, yaşayan Neo Nazileri de öğretiyor. Ha ben kendisiyle aynı fikirde miyim, asla. Doğuştan erkek olarak doğan biri ben kendimi kadın olarak hissediyorum o yüzden kadınım dediğinde saçma buluyorsak yedi göbek Türk olan biri isterse asırlardır Almanya gibi başka bir ülkede yaşasın ben Alman’ım dediğinde komik geliyor bana. Irk seçebileceğin bir gerçeklik değil öyle ya da böyle kabul etmek zorundasın sonuçta. Ah tabi Nazi Sempatizanı değilim ancak bizim ülkemize sonradan göçen başka ırk milletler burası bizim ülkemiz dediklerin de sinirleniyorsak hiçbir Türk de burası benim ülkem deyip Almanya’da düdük öttüremez empatiyle yaşayalım lütfen.
    
Konuyu politiklikten uzaklaştırıyorum biraz. Ahmet Ümit, kalemi çok güçlü ve akışkan olan bir yetenek. Okurken meraktan delirdiğiniz ve gün içinde bile olay akışlarını düşünüp kitaba sarıldığınız bir eser çıkarmış ortaya. Herkesin keyifle okuyacağına eminim o yüzden hadi hemen okuyunuz lütfen…