Özellikle din üstüne herkesin bir şey söylediği bir zamanda, bazı şeyler konuşmak çok zor bunu biliyorum... 

Sözün söze karışması, karıştırılması ayıp şeyler edep mahallesinde oturanlar için... Artık ne edep kaldı, ne utanma ne arlanma... Neyi söylersen söyle bir kısmının alıcı olduğu bir zamanda yaşıyoruz... Hayatlarının hiçbir yerinde din olmayanların dinden söz ettikleri din anlattıkları din pazarladıkları bir zaman...

Sizde biliyorsunuz din üstüne söz edenlerin pek çoğunun doğru sözle etmediklerini aslında... Biliyorsunuz kimisinin çıkarcı kimisinin ikiyüzlü kimisinin din diye bir dertlerinin olmadığını...

Ama dinliyoruz, inanır gibi yapıyoruz, hatta bazılarımız inanıyor onların anlattıkları her şeye... Onlara ayrı bir sevgi sevda besleyenler bile var...

Çünkü aziz dini doğru bilmek gibi doğru anlamak gibi bir dertten uzağız pek çoğumuz, ne olur kızmayın bunu dediğim için...

Her gün ayrı bir çabası olmalı bir Müslüman’ın dini öğrenmek ve Müslüman’ca bir hayat yaşamak adına...

Her zaman demeye çalıştık bir daha diyelim, kendimize zaman ayırmamız gerek dinimizi doğru öğrenebilmek adına... Hazreti Muhammed’in hayatını doğru bilmek gerek, doğru anlamak gerek sözlerini hangi konuda hangi alanda söylemiş olursa olsun...

Onun bize öğretmediği hiçbir şey yoktur onu dilersek... O der bize  “Komşun aç iken sen tok olarak sabahlarsan gerçek anlamda iman etmiş olmazsın” diye...

Yolun ortasında bir taş görürseniz onu ayağınızla kenara koyarsanız bir sevap alırsınız, eğilir elinizle kenara koyarsanız on sevap alırsınız, diye...

Ama asıl anlaşılması gereken o taşın yolun ortasından alınıp kenara konması...

Muhammedi bir anlayış Muhammedi bir duruş Muhammedi bir yaşayış konusunda endişesi olması gerekiyor, İslam dan söz edenlerin ve Müslüman ahalinin Müslüman olunmaktan söz edilecekse...

Gelin on beş asır geriye gidin Muhammed’in evinden içeri girin, sırdan bir Medinelinin evinde ne pişiyorsa, Muhammed’in evinde de o pişiyordu... Kimi zaman pişecek, pişirilecek bir şey bile yoktu o evde...

Kimseye yoksulluğu fakirliği önermiyoruz, ama diyoruz ki yaşadığınız şehirlerde bazı insanların yaşama şartları çok kısıtlı ise,  siz bunun farkında olmak durumundasınız, iman ettiğimizi söylediğimiz dine göre...

Mesela Muhammed’in evinde iki öğün yemek çıkardı ve en zengin sofrası iki çeşit yemekti... Yani diyemezsiniz param var, servetim var varlıklıyım istediğim kadar çok pişirir, istediğim kadar çok yerim diye... 

Çünkü din buna izin vermez arkadaşım... Ne kendimizi kandıralım, ne kendimizce din uyduralım... Allah’ın dini ortada gel ona sahip çıkalım ona uyalım... Muhammed’in hayatı söyledikleri anlattıkları ortada, gel onu anlamaya çalışalım birlikte... Buyurur ki Muhammed Mustafa (Binler selam olsun) Kendin için istediğin bir şeyi iyiliği hayrı Müslüman kardeşin içinde istemiyorsan imanını gözden geçir...

Daha ötesi yok... Başka çıkış yolu yok... Kimse kendini kandırmasın... Aklımız da oruçlu olmalı, sözümüz de oruçlu olmalı... Hayatız oruçlu gibi devam etmeli...