Politika, yalan söyleme sanatıdır. Bu mesleği icra edenlere ise politikacı denir. Bizim politikacılar yalanı çok abartıyorlar. Yalan inandırıcılığını kaybediyor.
Haziran ayının içindesiniz mikrofonda bir politikacı "Göreceksiniz temmuz ayından itibaren ülke ekonomisi öyle bir atağa kalkacak, öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki etrafımızdaki Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere hele her şeye burnunu sokan ABD kıskançlığından çatlayacak." Yalanın bu kadarına pes doğrusu. Ufak at civcivler yesin. Nasıl olacak da bir aydan kısa bir süre içinde Milli Gelirden Kişi Başına Düşen Pay 30 bin, 40 bin hatta 60 bin dolar seviyelerine çıkacak? Milyonlarca varil petrol rezervlerine sahip kuyular mı açılıyor? Piyasa değeri milyar dolarlara ifade edilen altın, gümüş rezervlerine mi rastlandı? Öyle bir şeyde yok. Dediğimiz gibi yalan abartılı olunca, inandırıcılığını kaybediyor. Yalanın tadı, tuzu kalmıyor. İnsan dinlemek bile istemiyor .
Samanın Bulgaristan'dan, patatesin Suriye'den, mercimeğin Kanada'dan, ekmeklik buğdayımızı Rusya'dan ithal eden bir Türkiye için, "Tarımsal hasılada Avrupa'da birinci olduğu ve bunu daha ileri taşımayı hedefliyoruz" diyen bir politikacı ne kadar inandırıcı olabilir. Üreticinin traktörünün haciz edildiği, üretici ürününü satamayıp yollara döktüğü bir dönemde, yetkilinin “Tarımda Avrupa birincisiyiz” demesi abartılı bir palavradan öte nedir ki. Dedik ya yalan abartılı olunca inandırıcılığını kaybediyor. Gülünç bir fıkraya dönüşüyor.
Politikacıların ağzından dökülen palavraların arkası kesilmiyor
Ay'a yolculuk yakında başlıyor. Haydi bir iki, aşağıda Ay yolcusu kalmasın.
Karadeniz gaz fışkırıyor, meydanlarda hepinizi gaza boğacağız.
Dünyanın en güzel arabasını yaptık. Cumhurbaşkanlığı’na alınan 52 milyon değerinde 3 araba. Yüzde yüz yerli malı.
En güzel havaalanlarını yaptık. Yolcusu yokmuş varsın olsun elbet bir gün olur. Yapılanın yapıldığı kalır. En güzel Şehir Hastanelerini yaptık. Siz hasta olun ki hastane boş kalmasın. Yataklar boş kalırsa parasını yine siz ödeyeceksiniz .
Üniversiteler açtık. Gençlerimiz okusun, üniversite mezunu olmayan gencimiz kalmasın diye .Üniversitelerimizin Uluslararası Üniversiteler Endeksi Sıralaması’nda esamesi bile okumuyormuş. Varsın okunmasın biz bize yeteriz.
En güzel yollar, en güzel köprüler derken bu enler sürer gider yazının sonu gelmez. Biz politik bir anekdotla yazımızı bitirelim.
Rahmetli Demirel, kendisine ağza alınmayacak sözler söyleyen, sövüp sayan, küfürler eden bir milletvekilini partisine transfer eder. Olay başına yansıyınca, gazeteciler Demirel'e sorar: "Bu milletvekili size demediğini bırakmadı. Sövdü saydı, küfürler etti."
Demirel İslamköy ağzıyla karşılık verir: "Gardaşım herif göpek, gomşunun gapısında durup bana hevlecene, gapımı beklesin onlara karşı hevlesin" der.
Gülücükler yüzünüzden hiç ama hiç eksilmesin.