Padişah haremini gözetleyen 3 kişi Bostancıbaşı tarafından yakalanıp yaka parça padişahın huzuruna getirilir. Padişah, 
- “Bre zındıklar, ne deyü haremimi gözetlersiniz? Bilmez misiniz cezasını? Kelleniz alınacaktır. Tez kelleleri vurula” der. 
Padişahın bir ara röntgenciler arasında göğsünde kırmızı gül takılı olan bir tanesi dikkatini çeker. Tekrar cellatbaşına emir buyurur: 
-    "İkisinin kellesi alına "Yakasında gül takılı olanı işaret eder: "Bu da düdüklene."
Cellatbaşı kollarına girmiş infaz için huzurdan ayrılırken, göğsünde gül takılı olan, celladın omzuna vurmuş: 
-    “Unutma cellat efendi. Düdüklenecek olan benim.”
   Bu anekdotu niye anlattım? Ölüm korkusunun "Döt" korkusunu geride bıraktığı günleri yaşıyoruz. Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel'in "Korona test” sonucu pozitif çıkıınca başkanın yakın çevresini bir korku sarmış. En çok korkanlar da başkanın etrafında 7/24 dönen yalakalar olmuş. Onlar "Korona testi" için hastanede sıraya girmişler. Bir arkadaşım anlattı çok güldüm. Kolay iş değil. Yalakalık zor meslekler arasında sayılıyor. Yıpranma payı bir hayli fazla.

Her neyse başkan ve ailesine acil şifalar diliyorum. Başkanın babası halamın oğlu olur, yakın akrabayız. Bir an önce ailenin sağlığına kavuşması en büyük temennimizdir.
Gelelim konumuza. Necati Masatlı’yı hepimiz tanırız. Gazeteciler arasında popülerliği bir hayli yüksek. Ben ona soyadından dolayı daha çok "Maksatlı" diye seslenirim.
Maksatlı çok cimri para harcarken eli cebine zor varır. Sanki cebine anası küçük yaşta akrep koyup korkutmuş. Sanırsınız para harcarken aynı korkuyu yaşıyor.
Her nasıl olduysa, "Hangi dağda kurt öldüyse "Maksatlı” emekli maaşını alınca beni aradı.
-    “Akşam yemeği için birlikte olalım” dedi. 
Hayır deme şansım yok. Akşama doğru Necati Şatana ile birlikte geldiler. Arabaya bindik, birden karar değişti. "Her yer Korona alışverişimizi yapıp evde mangal yakalım" denildi. “Bir şartla kabul ederim” dedim. "Mutfağı nasıl buldunuz öyle bırakacaksınız." Kabul ettiler. Bu ara anlatayım damadın tayini çıktı Mersin'den Sivas'a. Hanım ev toplamakla meşgul. Damat şanssız 10 yılda 5’inci tayin.
Uzatmayalım kasap, market ihtiyaçları alındı. Bu Maksatlı'nın bir huyu var. İllaki viski olacak. Etin yanında viski. Lahmacun viski. İbo özentisi. Eve geldik iki Necati balkonda mangal yakmakla meşgul. Bir ara kapının zili çaldı. Baktım benim eski kiracının oğlu Mert ziyaretime gelmiş. Mert, doymak nedir bilmeyen bir çocuk. Maksatlı'nın aldığı 12 kasap köftesi, 7 parça külbastı kuzu eti. Mert hepsini yese, "Abbas amca daha yok mu?” diyecek bir çocuk. “Bak oğlum Mert” dedim. “Bana Korona teşhisi kondu. Nejla teyzen beni bırakıp Mersin'e gitti. Ben karantinadayım. Evde yalnızım. İstersen gir bir şeyler ikram edeyim” deyince Mert'in yüz rengi birdenbire değişti. "Sağ ol Abbas amca” diyerek, benden kaçarcasına koşar adım evden uzaklaştı. Ben de içeri girip Korona’yı fırsata çevirmenin sevinci ile viskiden dolu dolu bir yudum aldım. 
 Son söz, gülün, kendi kendinizle gırgır geçmesini bilin. Gülücükler yüzünüzden hiç eksilmesin.