Geçenlerde Hatay Belediye Başkanı, Hatay’ı Suriyelilerin işgal ettiğinden dem vurarak, 
belediye başkanlığına adaylıklarını koysalar kazanırlar.
Demişti.
İlginç değil mi?
Bir ilde ilin yerlileri değil, sonradan gelip yerleşenler yani sığınmacılar belediye başkanlığını kazanabilecek nüfus yoğunluğuna ulaşabiliyor.
Aynı şekilde Napolyon’un yaptığı gibi, ülke yönetimini de şu ya da bu biçimde ele geçirenler olabiliyor!
Sayın Erdoğan’ın dört milyon Suriyeliyi Türkiye’ye kabul etmesi.
Türkiye nüfusunun yüzde yirmisi anlamına geliyor.
Daha önce Balkanlar'dan Kafkaslar'dan Afrika’dan gelenleri, Iraklıları, Afganlıları ve diğer yabancıları da sayarsak, Türkiye’de Türk sayısı oldukça azaldı gibi geliyor bana!
Diğer göçmenlerden o kadar etkilenmemiştim ama, Erdoğan’ın dört milyon Suriyeli transferinin beni etkilemesi bir yana, endişelendirdiğini itiraf etmeliyim. 
İşin komik yanı ise.
Eleştirilere karşı.
"Bombaların altına mı gönderelim?" diyor.
Bayramda sürü halinde Suriye’ye bayramlaşmaya giden sığınmacılar bombalandı mı?
Hepsi de güle oynaya geri döndü.
Demek ki acındırma edebiyatı hikaye!
Beni asıl şaşırtan, Erdoğan’ın bu tutumu ve Arap sevdası değil.
Zira o kendisinden bekleneni yapıyor!
Ama gel gör ki.
Milliyetçiliği kimseye bırakmayan Ülkücü ve MHP’lilere ne demeli?
Hadi, 
Erdoğan Devlet Bahçeli’yi, şu ya da bu biçimde kendisine biat edecek duruma getirdi.
Halbuki geçmişte asıp kesiyor, esip gürlüyor Erdoğan’a demediğini bırakmıyordu.
Şimdi ne oldu da Erdoğan sevgisi tavan yaptı.
Farz edelim, 
Bahçeli bir zaafından dolayı, Erdoğan tarafından teslim alındı. 
Peki,
Gerçek Ülkücü ve Milliyetçilere ne oldu?
Hala lidere mutlak itaate devam mı? 
Sakın beni kafatasçı, ırkçı falan sanmayın.
Her tür etnik kimliğe saygılıyım, ama gel gör ki, kendi ülkemin, başka toplumların sığınak yeri haline getirilip, ülke insanımın kendi ülkesinde azınlığa düşürülmesi politikalarını göre göre, bu ihanete seyirci kalıp, susacak kadar da aptal değilim.
Bu duruma eleştiri getirenlere de “Bunlar devlet yönetmenin ne olduğunu bile bilmiyorlar.” 
Diyerek 13 uçağın, dış ülkeleri ziyarette diplomatik ilişkilerde kullanıldığından dem vurarak, neredeyse her ülke ziyareti için bir uçak gerekiyormuş gibi bir saçma açıklama yaptı. 
Demek ki, Beyefendiye dış ülke ziyaretleri için iki, üç uçak yetmiyor.
İşte koskoca Türkiye, maalesef bu şekilde yönetiliyor.