Değerli okurlar.

O kadar kafa yormama karşın.

“Tarihin çarkları geri dönmez.” Sözünü kimin söylediğini bir türlü hatırlayamadım.

Aslında Karl Marks’ın söylediğini sanıyorum ama, emin değilim.

Bir usta “Tarihin çarkları geri dönmez” Dese de, günümüzde, tarihin çarklarının geri vitesine taktığı kanısındayım.

Bundan 15-20 yıl önce tesettür diyerek kafasını türbanla sarıp sarmalayan bir tek kadın yoktu.

Kafayı başörtü ile sarıp sarmalamanın nedeni dinsel dense de.

Kutsal kitapta bu konuda kadınlarımıza “Edep yerlerinizi örtün.” Denmekte.

Yani.

Bir kadının edep yeri kafası mı da kadınlarımız ve kızlarımız kafalarını sarıp sarmalıyorlar.

Sanırım bu alışkanlık modaya dönüştü.

Kadınlarımız ve kızlarımızın bu konudaki rol modeli de sanırım Emine hanım olmalı.

Çağ dışı dogmalara dayalı alışkanlıkların giderek yaygınlaşması, salt kadınlarımız ve kızlarımızın tesettüre bürünmeleri mi?

Kesinlikle hayır.

Her konuda dinsel temelli kavramlara dayalı yaklaşımlar ve de tanımlamalar giderek yaygınlaşmaya başladı.

Ticarette de, “MAKBUL” “HELAL” Diye tanımlamalarla karşı karşıya kalıyoruz.

Bir ürünün makbul ya da özellikle helal olup olmadığı nasıl, kim ya da kimler tarafından belirleniyor ki?

Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Dinsel bir sözcükle bir ürünü değerli göstermek özünde dini de istismar etmekten başka bir şey olamaz.

Dinle kitapla uzaktan yakından ilgisi olmayan kimi uyanıklar, bu şekilde uyanıklığa kalkıp, inançlı insanların inançlarını istismar ederek çıkar sağlama peşinde koşabilmekteler.