Çok uzak olmayan bir geçmişte büyük bir deprem afetini geride bıraktık. Bu süreçte sevdiklerini kaybeden herkesin başı sağolsun.

Çok kötü zamanları ve büyük psikolojik yıkımları geride bıraktık. Lakin hala ülkemizin çeşitli bölgelerinde depremler olmakta ve hemen herkes büyük İstanbul depremini beklemekte. Bu durum insanların bilinçlenmesi noktasında bu yazıyı kaleme almamı gerekli kıldı. Öncelikle deprem gibi yıkıcı etkileri olan bir afetin bize en büyük manevi zararı sevdiklerimizi bir anda kaybetmemizdir. Maddi olarak servetimizi yitirmemiz de yine olasıdır. Ancak sevdiklerimizi kaybetmemizin yanında maddiyat önemini yitirmektedir. İnsan psikolojisini bu kapsamda derinden etkileyen şey ölüme olan yakınlıktır. Doğduğu andan itibaren şu ana kadar çeşitli ölümler gören insanlar hiçbir zaman 1 dakika sonra da ben öleceğim diye bir düşünceyi normal bir biçimde evinin salonunda oturup sohbet ederken  düşünmemiştir. Öyle ki rüyalarda bile öldüğümüzde uyanırız çünkü yaşamadığımız bir duygudur. Bu ölüm düşüncenin dehşetini ve vücudumuza etkisini düşündüğümüzde Depremde yakınlarını kaybeden ya da enkazdan kurtulan insanların nasıl bir psikolojiye sahip olduklarını bir nebze anlayabiliriz. Afetten sonra devam eden süreçte yakınlarını kaybeden bir bireyin hayatı daha çok sorguladığını, ölüm gerçeğiyle yüzleştiği için dünyaya dair bir çaba ya da davranış geliştirmediğini görebiliyoruz. Bu çok ilerlediğinde ve birey artık hiçbir şeyden keyif alamaz hale geldiğinde suicid riski de artmaktadır. Özellikle afet sonrası bireylerde TSSB ortaya çıkabildiği de bilinmekte. Tüm bu sebepler bir psikoterapi desteğine ihtiyaç duyulabileceğini göstermektedir. Devlet organlarımız afet sonrası psikolojik destek konusunda çaba gösterdi ve gönüllü ekipler de bu süreci üstlendi. Bu anlamda tüm çalışanları kutlamak gerek. Eğer bu etkileri hala hissediyor ve bu yazıyo okuyorsanız profesyonel bir destek almanızda fayda var. Önümüzdeki süreç ise deprem beklentisi olan illerdeki insanlar ve psikolojileri. Henüz dün gece saatlerinde yine bir deprem gerçekleşti İstanbul’da. Peki depremi beklemek, belirsizliği beklemek, Ne zaman olacağını bilmediğimiz bir afetin olası etkilerini düşünmek … Bu sürecin en ağır faturası belki de bireyde anksiyete ve Panik bozukluğun ortaya çıkması olabilir. Bu durumda zihnimizde şunu düşünebiliriz. 

-Ama deprem olabilir bu bir gerçek tabiki düşünmek zorundayım. 

Ben de size şu soruyu sormak istiyorum ölüm de bir gerçek ancak bir insanın uzun süre düşünmeyi kaldıramayacağı bir gerçek. Ve bazen bizi üzen bir gerçek. Dolayısıyla her gerçek psikolojimize iyi gelecek diye bir kural olmadığı gibi ruh sağlığımızı korumak adına neyi, ne kadar düşündüğümüzün de önemli olduğunu biliyoruz. Eğer bu düşünceler zihninizden hiç çıkmıyor ve sizi yönettiğini hissediyorsanız psikoterapi sürecine dahil olabilirsiniz. Sağlıcakla kalın.