Değerli okurlar.
Konuya.
Son günlerde mi, yoksa son yıllarda mı diye başlayacağıma bir türlü karar veremedim.
Başkanlık sistemi, yani tek adamlık dönemi biraz zor gibi!
Aslında Türkiye tıpkı ABD deki gibi başkanlık sistemine geçtiği halde,
Nedendir bilinmez,
Biz hala sayın Başkanımız Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı deyip duruyoruz.
Kendisi de, her konuya balıklama daldığı halde, bu konuyu hep es geçiyor. 
Dediğim gibi, son zamanlarda, her alanda ciddi gelgitler, sil baştanlar oluyor.
Sürekli,
Türkiye, yolgeçen hanı oldu diyordum.
Aslında han olmaktan çoktan çıktı.
Yoldan geçenin kafasına esenin, ülkesinden dışlananın yerleşim mekanı oldu.
Her ilde ve ilçede bir sürü etnik grubun oluştuğundan söz ediliyor.
Kimi olaylarda suç işleyenlerin hangi etnik gruptan olduğu özellikle söylenmeyip, yabancı uyruklu diyerek işin içinde çıkılıyor.
Sanırım son yıllarda Suriyeliler suç işleme konusunda öne çıktığından olacak, Suriyelilerin ismi verilmeyerek kayırılıyorlar gibi geliyor bana!
Uzun süredir haberleri, özellikle de siyasi içerikli olanlarla siyasetçilerin hiçbirini dinlememeye çalışsam da, ara sıra, bir biçimde, bir yerlerden dinlemek zorunda kaldığım haberler oluyor.
Sayın Başkan.
Rusya, Ukrayna ve ABD üçgenindeki gelişmelerden bahsederek Türkiye’nin beka sorunu olduğundan söz etti. 
Rusya–Ukrayna çelişkisinde ABD’nin Türkiye’ye savaş gemileri gönderip bu gemilerin Karadeniz’e açılması.
Bir anlamda 1. Dünya Savaşı’ndaki Alman gemilerinin Karadeniz’e açılması yüzünden Osmanlı’nın savaşa girmesine neden olan o süreci hatırlattı.
Bu arada, 
Montrö Sözleşmesi’nin tartışılmaya başlanması da endişelenmemize neden oldu.
Başkan’ın Türkiye’nin beka sorunlarıyla uğraştığından söz edip, diğer sorunlara eğilemediğini ima etmesi beni iyice tedirgin etmeye başladı.
Aslında boğazlar konusunda Montrö Sözleşmesi teorik olarak bizim için önemli gibi görünse de,
Pratikte aşağı tükür sakal, yukarı tükür bıyık misali oluyor.
Yani.
Örneğin ABD gibi bir süper güç, boğazlardan geçeceğim dediğinde, nasıl dur diyeceksiniz?
Hadi geç dediniz, olayın muhatabı Rusya geçirmeyeceksin dediğinde ne yapacaksın?
Geçmesine müsaade etsen öyle etmesen öyle.
Her halükarda, iki ülke arasındaki çelişkide, ister istemez taraf oluyorsunuz.
B günkü durumda, Rusya-Ukrayna ve ABD çelişkisi, bir nevi bermuda şeytan üçgenine benzedi.
Aslında. 
Beni ürküten konu.
Bizimle direkt ilişkisi olmayan böyle bir gelişme karşısında, nasıl oluyor da koskoca Türkiye bu kadar kolay biçimde beka sorunuyla karşı karşıya kalıyor?
Bizim siyasetçiler genelde esip gürlemeyi, ona buna meydan okuyarak yiğitlenmeyi, ne kadar güçlü ve büyük bir ülke olduğumuzdan dem vurarak hamasi çıkışlar yapıp dururlarken bu denli basit bir olayda beka sorunuyla karşı karşıya kalmamızdan söz etmeleri düşündürücü!
Yoksa bu çıkış, 
Millet olarak,
Korona virüs de dahil bir sürü sorunla boğuşup durmak, hepimizin canına tak dediği bir sırada,
Çok daha büyük bir sorundan söz ederek, toplumun dikkati buraya mı çekilmeye çalışılıyor?
Beka’nın anlamına bakarsak.
Bir devletin anayasal düzeninin iç-dış tehditlere karşın korunması, ahdi hukukunu ve toprak bütünlüğünün bozulmaması sureti ile devamlılığının sürdürülmesi manasındadır.
Demek ki bundan böyle.
Türkiye Cumhuriyeti var olmaya devam ettiği sürece.
Bu halimize şükredip, diğer sorunları görmezden gelip dert etmeyeceğiz!