Müdür, yeni aldığı tezgahtara anlatıyor: "Bu markette yok yoktur. Müşteri Tursil istedi, baktın tezgahta yok. Hemen Persil’i tavsiye edeceksin. Müşteri domates istedi baktın tezgahta yok. Hıyarın meziyetlerini sayıp müşteriye hıyarı tavsiye edeceksin. Kısaca bu markette yok yok." “Anladım efendim” diyerek işe başlayan tezgahtara, müşteri sorar: "Tuvalet kağıdı var mı?" Reyondaki tezgahlarda tuvalet kağıdı göremeyen tezgahtar hemen atılır: "Tuvalet kağıdı yerine zımpara kağıdı verelim, daha sağlıklı.”
Tuvalet kağıdına yüzde 100'leri aşan zamlar karşısında iktidar tüketiciye, "Az yiyin, az dışkılayın" demek istiyor. Kısacası yemek için yaşamayın, yaşamak için yiyin. Her ne kadar kur garantili TL mevduat önerisi getirenlerden biri değilsem de ben ekonomistim. En azından İktisat Fakültesi’nde Mikro, Makro Ekonomi derslerinden geçer not aldım. Çok yemek sebep, enflasyon sonuç. Tüketim ile talep arasında doğru bir orantı vardır. Tükettiğiniz kadar talep edersiniz. Sonuç olarak talebin yüksek olması bunun fiyatlara yansıması, yüksek enflasyonu doğurur. İktidarın tuvalet kağıdına yaptığı zamlar enflasyonun düşmesine ne kadar katkı yapar bilmiyorum. TÜİK verilerine bakıp göreceğiz.
SOĞANIN CÜCÜĞÜ
Çoban Mehmet ile Hasan birer tane piyango bileti almışlar. İkramiye çıkarsa ne yapacağının hayalini kuruyorlar. Mehmet, Hasan'a soruyor: "Büyük ikramiye çıkarsa ne yapacaksın?" 
Hasan, "Ne yapacağım. Her gün soğanın cücüğünü yerim.” Ardından merak edip Mehmet'e sorar: "Peki ya sana çıkarsa sen ne yapacaksın?" 
 "Ula Haso ne yapabilirim? Adama yiyecek bir şey bırakmadın ki."
Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmayı düşlerken, iktidara yakın Yeni Akit Gazetesi soğana güzellemeler düzmeye, vatandaşların bağışıklık sistemini güçlendirmek için soğan ekmek yemelerini tavsiye etmeye başladı. Tasarruf deyimi moda oldu. Önüne gelen tasarruf adına tavsiyelerde bulunuyor. Kimileri "Simit yiyeceksiniz" diyor. Kimisi "Midenizin üçte birini boş bırakıp öyle uyuyun. Peygamberimiz de böyle yapardı" diyor. Şeyhülislam Efendi, açlığın ibadet olduğunu, "İnsanların açlık ve korku ile sınandığını" ayetlerle açıklamaya çalışıyor. Millet açlıkla mücadele ederken, evine eti bırak, ekmek götürmekte zorlanırken Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, "Ben de tasarrufa dikkat ediyorum. Kasaba gidip 100 lira verip et almıyorum. Gidiyorum kuzu kestiriyorum" dedi. Adam saraya yanaşalı, insanların yoksullukla nasıl mücadele ettiğinin farkında değil. Halk Ekmek büfelerinin önünde saatlerce  sırada bekleyen insanları, akşam üstü pazar yerleri kapanırken çöp karıştıranları görmüyor. “Tasarruf için eve bütün kuzu alın, olmadı üç, beş kişi bir araya gelip danaya girin” diyor.
Halkımızın hal-i pür melali ortada iken, bunlar bizimle alay ediyor, kafa buluyorlar. Neyse biz yine de kafayı öne eğip enseyi karartmayalım.
Yüzünüzden gülücükler eksilmesin.