Yıl 1894. Takvim yaprakları 10 Temmuz’u göstermekte. Öğle vakti Selatin-i camilerinden ezan sesleri yükselmeye başlamıştı. Tam bu sırada İstanbul arka arkaya gelen üç büyük sarsıntının ardından yerle bir oldu. Yıkılan binalardan çıkan toz bulutları ile birlikte, yangınların çıkardığı dumanlar göğe yükseldikçe İstanbul semalarını sis bulutları kaplıyordu. Enkaz altında kalan insanların çığlıkları da buna eklenince görüntü Zelzele-i Kübra’yı (kıyamet) çağrıştırıyordu.

Ertesi gün yayınlanan Tercüman-ı Hakikat Gazetesi; depremde ölenleri değil, padişahın sağlığına dua ederek çıkıyordu. Sarayından bile öldürülme korkusuyla çıkmayan padişah 11. Abdülhamit'in deprem sonrası nasıl canla başla çalıştığını, depremin yaralarının sarılması için nasıl bir hastabakıcı gibi koşturduğu anlatılır.

Bu ara 11. Abdülhamit'in meşhur sansür uygulamaları başladı. Depremle ilgili olumsuz yazılar yazan gazetelerin dağıtımı yasaklanıyor veya kapatılıyordu. İstanbul yeni bir depreme gebe diyen dış basın yurda sokulmuyordu. 1894 İstanbul Depremi ile birlikte komplo teorileri üretilmeye başlandı. Marmara Denizi’nde bulunan sondaj gemisi sondaj çalışmaları sırasında magma tabakasına kadar inmiş, sıcak su fışkırınca sondaj çalışmasından vazgeçilmesine rağmen deprem önlenemez. Bir kere sarı öküz kafasını oynatmıştı. 6 Şubat depreminin ardından da böyle komplo teorileri üretilmeye başlandı. ABD'ye ait bir savaş gemisinin İstanbul Boğazı’na demirlemesinin nedeni doğal afetleri tetiklemek için!

Neredeyse bir buçuk asır geçmiş hala aynı komplo teorileri .

Ertesi gün depremde ölenler değil, korkusundan sarayından çıkamayan 2. Abdülhamit'in sağlığına dua ederek çıkan yalaka basın bugün de aynı işlevselliğini sürdürüyor. Yapılan yardımların engellenmesi veya geciktirilmesi, Haluk Levent'in neredeyse linçe tabi tutulması, iktidarın, muhalefet medyasını susturma çabaları, muhalif televizyon kanalları üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan RTÜK yasaları vs… Hepsinin bir amacı var. Tek Adam iktidarının başarısızlıklarının üstünü örterek ninniler eşliğinde yeni bir masal anlatısı ile halkı uyutmak. Kısacası Tek Adamı kurtarmak.

XXXX

Ey benim dev memesinde cüceler emziren ülkem. Ey benim otomatik para çekme makinesini yerinden söküp işi kökünden halleden insanım. Sen bu ülkenin en saygıdeğer Jeolog bilim insanına, "Fay hatlarını söküp atsak, depreme kesin çözüm olabilir mi hocam?" diye sorabiliyorsan seni candan alkışlıyorum.

Ey benim ölmüş anasının emekli maaşının üstüne anasının kimliğiyle çöküp yıllarca emekli maaşı alan insanım. Sen ki kedinin üzerine Fakirlik Belgesi alıp mamayı beleşe getiren insan olarak senin zekana nasıl hayran olmam.

BİR FIKRA

Hoca kürsüde vaaz veriyor: "Kadınlar balkona iç çamaşırı asmamalı, günahtır. Bir kadının kendini sergilemesi demek."

Cemaatten birisi, "Hocam buna günah diyorsun ama geçenlerde birisinin damacanaya tecavüz ettiğini gazeteler yazdı."

Hoca, "Damacana kapaksız gezip adamı tahrik etmesin."

İçinizdeki acıları bir kenara bırakarak her zaman gülümseyin