Zamlardan önce, harcayıp kalanı tasarruf ediyordum. Zamlardan sonra, önce tasarruf edip, kalanı harcamaya  başladım. Elektriğe yüzde 50 ila yüzde 130 arasında yapılan zamlar karşısında tasarruf adına önce klimayı kapattım. Donma noktasına gelinceye kadar artık klimayı açmıyorum. Hanım salonda battaniyeye, ben ise yorgana sarılıp televizyonun karşısında öylece oturup, ortak dizilerimizi seyrediyoruz. Geçen gün komşunun oğlu evlendi. Ben pandemi korkusuyla düğüne gitmedim. Dolayısı ile evde yalnız kaldım. Televizyonun karşısında uyumuş kalmışım. Salon buz gibi. Hanım eve gelir, bende hiçbir hareket yok. Kadında bir telaş, bir koşu… Kuzenin kapısını çalar. Kuzen doktor, hanım  benim durumu anlatınca… Kuzen çantayı kaptığı gibi doğru eve gelir, bir bakar ben Hipotermi (Vücut ısısının tehlikeli şekilde düşmesi) durumuna girmişim. El kol hareketleri, sıcak su ile masaj falan derken ağır ağır gözlerimi açtım. Başımda doktor, hanım bir köşede ağlıyor. Hanımın çığlığını duyan komşular toplanmış uzaydan gelmişim gibi şaşkın gözlerle bana bakıyorlar. Her neyse bunu da atlattık. Ben iki defa beyin kanaması atlatan adamım. Hipotermi bana ne yapar ? Sarıkamış’ta donup ölen atalarımın kanını taşıyorum damarlarımda. Şartlar ne olursa donmayı göze alıp tasarruf adına ben yine klimanın kumandasını elime almamaya kararlıyım. Tasarruf adına ampullerin çoğunu söndürdüm, bu gidişle hepsini söndüreceğim az kaldı.
100 Lira verip kasaptan et almıyorum. Mahalleyi örgütledim. Beş, altı kişi toplanıp danaya giriyoruz. İnananın çok daha tasarruflu oluyor. Sonra pazara çıkıyorum. Eskiden kilo ile alırdım sebzeyi, meyveyi. Yarısı çürür atılırdı. Şimdi ise tane ile alıyorum. Deneyin göreceksiniz tek tek aldığınız domates, salatalık, havuç, kabak o kadar lezzetli oluyor. Tadına doyamayacaksınız.
Zamlardan sonra tasarruf adına üç beyazdan uzak duruyorum.   Eve, şeker, yağ, ekmek almıyorum hanım kilo verdi. Ben sağlığıma kavuştum. Kendi içtiğim rakıyı kendim yapıyorum. Üzüm mevsimi gelsin, içtiğim şarabı da kendim yapacağım.
Hoca Nasrettin, eşeğinin yemini azaltmaya başlamış. Her gün biraz daha azaltıyormuş. Bu ara zavallı eşek her geçen gün  gücünü kaybetmeye, zayıflamaya başlamış. Hoca eşeğin yaşadığını gördükçe sevinip eşeğin yemini iyice kısmaya devam ediyormuş. Bir gün Hoca ahıra girmiş. Eşekte ses seda yok. Hareketsiz öylesine yerde upuzun yatıyor. Eşek ölmüş. Hoca, "Eşeği tam açlığa alıştırıyorduk, eşek öldü" demiş. Umarım tasarruf adına sonumuz Nasrettin Hoca'nın eşeğine benzemez. Ben ne yapıyorsam tasarruf adına, ülkem için yapıyorum.

NOT:  Gazetemizin köşe yazarlarından Sevil Aras hanımın eşinin ölüm haberini aldım. Işıklar içinde uyusun. Mekanı cennet olsun. Geride bıraktıklarına sabırlar diliyorum.