Türk dil kurumu sözlüğünde mensup olmak bir yerle veya bir kimseyle bağlantısı olan, ilişkili anlamındadır
Bir şehre mensup olmak demek, 

Bir şehrinin değerlerini isteyerek inanarak kabul etmesi 

Doğduğu, kendini ait hissettiği şehirden çok yaşadığı şehri sevmesi

Hangi şehirde doğduğuna bakmadan yaşadığı şehirde kader birliği ettiği insanlara değer vermesidir. 

Ait olma duygusu  doğduğumuz yerde aldığımız kültürle ilgilidir, bizim seçimimiz değildir.    

Mensup olmak ise sonradan hür irademizle kendi seçimimizdir. 

Bir şehirde yaşamayı seçmek, o şehrin değerlerini benimseyerek oraya  mensup olma talebidir  

İnsanlar doğduğu yerleri bırakıp ekonomi ve güvenlik endişesi nedeniyle cazibe merkezlerine doğru hareket eder.

Göçlerle farklı kültürleri içinde barındıran şehirlerimiz, zaman içinde etkileşimlerle yeni bir kültür oluşturmak aşamasına geçer

İlk etapta küçük kültürel gruplar halinde iken, bir aşamadan sonra homojen bir toplum halini alır. Bu sürecin kısa veya uzun olması grupların dirençleri ile ilgilidir 

Şehirlerimiz, son elli yılda göçlerle farklı kültürleri bünyesine aldı. 

Göç eden insanlarımız, taşında toprağında hiçbir anısının olmadığı, geçmiş hikâyelerini bilmediği, yakınlarından uzakta, her şeye baştan başladığı bir durumla karşı karşıya geldi  

Şehirlerimizdeki mevcut kültür ile yeni gelen kültürlerin çatışmasına şahit oluyoruz

Ayrışmaların, gruplaşmaların, ötekileştirmelerin, olduğunu gözlemliyoruz

İnsanlarımızda yaşadığı şehre mensup olma duygusunun gelişmesi yerine, hala doğduğu yere ait olma duygusunun daha önde olduğunu görüyoruz. 

Toplumsal kaynaşmada, ticaret hayatında, siyasette bireysel tavır sergilemek yerine, kendini ait hissettiği grupların etkisi ile hareket edildiğini görüyoruz. 

Göçlerle beslenen şehirler ilk etapta ekonomik olarak büyürler. 

Zaman içinde ekonomik faaliyetlerle etkileşim içinde olan gruplar toplumsal birlikteliği, yeni değerler çerçevesinde oluşturulmazsa, 

O şehirde yaşayan farklı kültürdeki insanlarımız güçlerini birleştirilip, ortak hedefleri gerçekleştirilemez. 

Sonuçta, şehrin cazibesi zaman içinde azalır. Ekonomik olarak verimsiz bir hal alır

Ayrıca farklı gruplar arasında sevgisizlik zaman’la derinleşebilir.

Buda toplumsal barış'ınıza zarar verir.

Yaşadığı şehre inanarak isteyerek mensup olmak bundan dolayı çok önemli 

Yaşadığın şehrin denizini güneşini dağını taşını sevmek yetmez,

O şehirde yaşayan seninle kader birliği etmiş nerede doğduğuna bakmadan tüm insanları sevebilmeli

Burada en önemli faktör, şehrin ana kültürünü benimsemiş toplulukta sonradan o şehre yerleşmiş farklı kültürdeki bireyleri ile sağlıklı ilişkiler kurabilmedir 

Bir insanın ekonomik ihtiyacını karşılamanın yanında manevi olaraktan kendini o şehirde iyi hissetmeli, gönül bağı kurabilmeli

Orda kendini mutlu hissetmeli, kendini değerli hissetmeli, duygusal bağı kuvvetlenen insanların, endişeleri aynı olur,

Amaçları aynı olur, şehrinin bütün değerlerine sahip çıkarlar,

Eğer yaşadığımız şehirler hayallerimizi öldürüyorsa, yaşayanları çaresiz yalnız bırakıyorsa, ne olduruyor, nede öldürmüyorsa, o şehirdeki insan ilişkilerinde bir sorun var demektir.

Yaşadığın şehrin insanını, toprağını, taşını, havasını çok severse, umutlarına umut katar, çocuklarının geleceğinden endişe etmez  Yaşadığın şehrin, deniz’inde yüzmeli, sahilinde güneşlenmeli.

Dağlarındaki nadir kelebekleri, kardelenleri görmeli. 

Nerede doğduğuna bakmadan, yaşadığı şehre yatırım yapanları, fikir üretenleri, geleceğini o şehirde görenlere, saygı duymalı.