Bazı ülkeler çok gelişirken bazı ülkeler neden gelişemiyor. Bunu hiç merak ettiniz mi?

Gelişmiş ülkelerin en önemli ortak noktası toplumsal barışı inşa etmeleridir.

Gelişmemiş toplumların ortak noktaları ise içlerinde yaşadıkları huzursuzlukları bitirememeleridir. 

Gelişmiş ülkeler toplumsal barışı inşa ederek siyasette ve ekonomide çoğulcu kapsayıcı bir anlayışı yerleştirmişler.

Bu onlar için çok kolay olmamıştır.

İngiltere içindeki farklı güç odakları yüzyıllar boyunca adil paylaşım için hak hukuk mücadeleler etmişlerdir.

İngiltere sanayi devrimi öncesi kral, elitler, girişimciler, köylüler arasında kıyasıya paylaşım kavgaları yaşanmıştır.

1700 başında sağlanan toplumsal barış ile sanayi devrimini gerçekleştirmişlerdir.

Başka bir toplum bunu neden yapamadı da İngilizler yaptı.

Bunu iyi düşünmek gerekiyor.  

Siyasette ve ekonomide toplumun her kesimini kapsayan çoğulcu bir yapı kurulamayınca toplumlar enerjisini gereksiz alanlarda sarf etmeye başlıyor.

Toplum içinde ki her kesim kendini ifade etme derdine düşüyor. Bu da toplum içindeki farklı görüşler arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemeye başlıyor.

Toplumsal barışın oluşması için her kesimin diğerlerinin değerlerine saygı duyacağı bir anlayışın toplumda hâkim olması gerekiyor.

Toplumun ortak değerleri toplumun her kesimi tarafından kabul görür ise işte o zaman ülke potansiyel enerjisini iyi yönlendirip, Ülkenin gelişimi için her kesim varını yoğunu ortaya koyabiliyor.

Toplumsal barışın olduğu ülkeler eğitim sağlık güvenlik gibi meselelerde sorun yaşanmıyor.

İnsan ve ham madde potansiyelini iyi kullanarak ekonomilerini geliştiriyorlar.

Eğer toplumda birlik ve beraberlik oluşmaz ise sadece otoritenin gayretleri ile sağlanan bazı olumlu gelişmeler kalıcı olmuyor. 

Sovyetler birliğinin elde ettiği ekonomik gelişimlerin yok olup gitmesi gibi. Oyunun içine her kesim olmadığı durumlarda adil gelir dağılımı oluşamıyor.

Toplumun bir kısmı daha varlıklı olurken bir kısmının geçim sıkıntısı içinde olması o toplumdaki sosyal barışı tehlikeye atıyor. 

Bir toplumda bireysel ilişkilerde parayla alınıp satılan şeyler, inançlar, etnik kimlik çok konuşmaya başlıyorsa, 
O toplumdaki bireylerin sağlıklı ilişki kurması beklenemez. 

Bir grubun maddi gücü, inancı, etnik kimliği ile kendini diğerlerine karşı üstünlük sağlamaya çalışması toplumsal barışın oluşmasının önünde en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. 

Sürekli kendini ait hissettiği camianın dilini kullanmak bir toplumda yaygınlaşmış ise o toplumların birlikte bir değer üretmesi beklenemez.

İnsanların bireysel olarak topluma ve ekonomiye kattıkları olumu değerlere bakmak yerine, o bizden şu onlardan bakış açısıyla insanları ayrıştıran anlayış toplumsal barışı tehlikeye sokuyor.

Toplum içerisindeki her görüşteki insanı olduğu gibi kabul eden bir anlayışı hâkim kılınmadığı sürece o toplumlarda birlik ve beraberlikten söz edilemez. 

Bir toplum içerisinde her kesimin hakkını hukukunu koruyan milli bir mutabakat var ise o toplumlar gelişiyor. Tersi durumunda ise ülke her açıdan geri kalıyor.

Bunun en güzel örneği Hitler Almanya'sının neden olduğu bir yıkımdan  sonra hem Alman toplumu hem de diğer Avrupa ülkeleri yaşanan bütün geçmişi bir tarafa bırakıp ortak çıkarları için çalışmasalardı. Bugün ekonomik ve siyasi olarak gelişmiş bir Avrupa olamazdı.

Toplumun içindeki her kesimi mutlu edecek, toplumsal mutabakat, toplumsal barışı getirir. 

Toplumsal barış, ülkenin gelişmesini getirir.