Bazı durumlarda,

İnsanı yaşadığı yer sıkar, mutlu etmez, karnını, ruhunu doyurmaz.

Gitmek ister bilinmeyen diyarlara.

Bazen bir sahil kasabasına, bazen kalabalıkların içine.

Bazen dönmek, bazen ise dönmek istemez doğduğu, doyduğu topraklara.

Bu günlerde çok konuşuluyor gitmek.

Herkesin ayrı sebepleri olsa da gitmek istiyor

Kimisi şehrine, kimisi insanına küsmüş,

Kadir kıymet bilinmediğini düşünen,

Nezaketin saygının bir tarafa atıldığını,

Her yolun mubah olduğu, ahlaki değerlerin yok olduğunu,

Ne yaparsan yap bir şeyleri değiştiremeyeceğine inanan,

Böyle gelmiş böyle gider diyen birçok insanımız var.

Kafalar çok karışık. Sinirler alt üst olmuş durumda.

Gitmek isteyenlerin yer arayışlarına kulak misafiri oluyoruz.

Şehirler, ülkeler sayıyorlar.

Şurası iyi, burası ucuz, şurada kış çok çetin olur.

Gidenlerden alınan bilgiler paylaşılıyor.

Nasıl oluyor da bir düzen kurduğu, dostluklar edindiği emek verdiği bir şehri, bir hayatı bırakıp, gitmek den bahsediyor.

Uzun yıllardır, sermaye ve yetişmiş insan  ithal ederken,

Umutsuzların umudu olan şehrimizde ne değişti de insanımızı şehrimizde tutamaz olduk.

Alanya'dan birçok kişinin gittiğini, gitmeyi düşündüğünü biliyoruz.

Kimisi çocuğunun peşinden, kimisi ekmek peşinden gidiyor.

Gidenlerin yerine yenileri gelir. Kimsenin yeri boş kalmaz doldurulur.

Diyerek gidenlere niye gidiyorsun gitme kal,

Yapacak bir şey varsa burada yapalım demek aklımızdan dahi geçmiyor. 

Bu konuya kafa yorup araştıracak, sorulara cevap bulacak,

Bilimsel araştırmalara ihtiyacımız varken,

Nedense bu mesele fazla ciddiye alınmıyor.

Şehirlerin aslında en büyük sermayesi yetişmiş insan gücüdür.

Bu insanlar şehirlerin gelecekleri için çok önemlidir.

Yetişmiş insanları kaybedersen,

Zaman içinde bütün değerlerin ucuza alınıp satılır.

Zenginleştiğini zannederken aslında fakirleştiğimizi göremezsin.

Bedeni burada, ruhu başka şehirlerde olan,

Çoğu birikimli insanımız, yapabilirlikleri, bilgileri güçleri var iken,

Etkiliye sütlüye karışmak istemiyorlar.

Bir yorgunluk, bir yılgınlık, bir kabul etmişlik içindeler.

Belki onlarında bir gitme planları vardır.

Gitmek belki de bir nefes alış,

Gitmek belki bir Umut.

Kalmak ise belki yorgunluk.

Kalmak belki zorlu bir yolculuk.

*************

Aslında hikâye 80 yıllarda başladı.

Ülkemizin her yerinden birçok kişi memleketlerini bırakarak gelecek aramak için Alanya’ya akın ettiler. İşler 2008 küresel krize kadar iyi gitti.

Yaklaşık son 10 yılda ise işler tersine dönmeye başladı.

Her sektörde oluşan arz fazlalığı, obez bir ekonomi yarattı.

Artık işletmelerimiz kazanmayı bırakın ayakta kalma savaşına girdiler.

Faaliyetlerini sürdüren yaklaşık 40 binlere ulaşmış işletmemizin bir kısmı

olan birikimleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar.

Kimisi maliyetlerini düşürüp ayakta kalmaya çalışıyorlar.

Kimisi ise birikimleri ve umutları tükendikçe yenilgiyi kabul ederek sahneden çekiliyorlar.

Bunun en büyük işareti, son iki yılda artan boş dükkân ve daire sayısı.

Alanya’dan dışarıya doğru bir göç hareketi başladığını görüyoruz.

Son yıllarda, Alanya’da iş hayatına başlamış sermayesini büyütmüş iş adamları büyük şehirlere birikimleri taşıdılar, taşıyorlar

Alanya’mızın geçmişinde söz sahibi olmuş birçok  aile İstanbul'a yerleştiler, yerleşmeye devam ediyorlar

Bu aralar insanlarımızın birçoğu gelecek endişesi nedeniyle gitmek ile kalmak arasında tercih yapmak zorunda kalıyorlar.

Alanya ekonomisi küçülme ve katma değeri düşük bir yapıya doğru gittiğini görüyoruz. Her sektörde olan işletme arzı büyük sorun yaratıyor.

Serbest piyasa söylemlerini bir tarafa bırakıp, işletme açma standartlarını geliştirip mal, hizmet ve yatak arzını sınırlandırmanın yollarını bulmalıyız.

Yani uzun dönemde taleple arz-ı dengelemeye çalışmalıyız.

Bir şeyler yapmazsak, bu gün var olan birçok değerli işletmelerimiz ve insanımız avucumuzun içinden uçup gidecek.