Aslında suçlu biziz, hak aramak diye bir şey yokmuş! Hatta hakkımızı ararken daha fazla üzülüyoruz. Biz insanlar, nasıl da her şeye çabuk inanır olduk. Gözlerimiz televizyon kanallarında. Programın akışını seyrederken, istemesek de reklamlar gözümüzün ta içine sokuluyor. Firmaların göstermelik indirimleri, dizinin en heyecanlı yerinde kafamıza vurup giriveriyor. Kış günlerinin vermiş olduğu kasvetle akşam bizler teknolojinin bize sunduğu klimalarla ısınmaya, bir de, bizleri avutan, günlük haberlerden sıkılmış vaziyette, dizi seyretmeye hazırlanıyoruz. İşte tam o sırada elektriğiniz kesilir.

Neden, niçin olduğunu bilemezsiniz, bilgi verilmez! Gündüzleri de, tam çamaşır bulaşık vakti olur, yine “Elektrik” gidiverir. Hadi boş ver, şimdi gelir diye elinizde süpürge beklersiniz. Elektrik gelir. Tam sevincinizi yaşamaya başlarken tekrar gider, gelir, gider, gelir ve gider! Telefon açarsınız “Yıldırım düştü” derler. Elektrikli aletleriniz, gelen giden elektriğin voltaj yükselip, düşmesinden dolayı çöpe gider. Güneşli havada gider, haber verilmez, yine ortada kalır, ah bir gelse diye dualar etmeye başlarsınız. Ben hayatım boyunca bu kadar kesintiye tanık olmadım. Bu kesintilerin yaşandığı yeri merak mı ediyorsunuz? Konaklı'nın Telatiye Mahallesi. 250-300 arası imza topladık, iadeli taahhütlü olarak PTT ile Antalya ya gönderdik. Bizler vatandaş olarak, en “Demokratik” hakkımızı kullandık. 30.12.2009 tarihinden bu yana en ufak bir cevap verilmedi. Üstelik o tarihlerde tam özelleşme olmamıştı, yarı devlet, yarı özeldi. Elektrik kesilmesi mi, aynen son hızla devam ediyor. Hangi devirde yaşıyoruz? Sayın elektrik şirketleri, dağıtıcıları, para mı alamıyorsunuz? Her ay, en pahalı elektrik parasını ödüyoruz, hem de kesintiler yüzünden beddualar ederek. Avrupa’ya özenenler, o seviyeye gelmek için tamiratla geçiştirilen bu bölgelerde, bu ızdırap daha ne kadar sürecek? Ödediğimiz paralara karşılık eksik, kusurlu hizmet ve kaçak kulanım paraları helal değildir. Aynı mutfak tüplerine ödediklerimiz gibi. Neredeyse 100 TL koşuyor. Günahtan, dinden, imandan bahsedenler, bu halkı bu kadar üzmeniz şart mı? Cepleri, cep'ler yakıyor! Kimin umurunda? Sanki anamızdan doğduğumuzdan beri Cep telefonu mu kullanıyoruz? Reklam, reklam, reklam, kıran kırana reklam. 

Gözümüzü karartıyorlar. Bir bakıyorsunuz ki, senelerin bankaları da el atıyor reklamı için, dedeleri, nineleri görüntülü cep telefonlarına itiyorlar. Kaç nine ve dede var, bu kadar çok gelişmiş cep telefonlarını kullanabilsin? Yapmayın, zaten çok zor geçinen emeklilerin aldıkları maaş zaten belli. Belki evleri kira, elektrik, su, telefon, ısınma giderleri, mutfak tüpü ve kalanla da yiyecek alacak! Kontör savaşı, bu firma ucuz, şu firma daha ucuz, inanın hepsi sadece ve sadece ceplerimizin boşaltılmasıdır. Konuştuğumuz insanlar da bunun farkında, hatta insanlarımız artık örgütlenip, acil durumlar dışında, 10-15 gün konuşmasak ölür müyüz diyorlar? 

Evet sayın yetkililer. İnsanlarımız bu kadar saf değil, bizler bunu yapabiliriz! Sizleri de bu 10-15 veya 20 günlük protesto rahatsız eder, emin olun. Aslında Türk hükümeti bu konulara el atmalıdır. Sonuç olarak biz vatandaşlar ezildik, ezilmeye de devam ediyoruz. Eskiden mutfak tüplerine 1 kuruş zam gelse, üstüne gidilirdi. Dünyanın en pahalı benzinini kullanan bir ülkenin vatandaşı olarak da yine soruyorum: Türk halkı bu kadar zorluk çekmek zorunda mı?