Bizim ülkemizin kaderi bu mu diye düşünüyorum kimi zaman... Çünkü bu ülkede var olan kurumlar hangisi olursa olsun “Ahaliye veya insana diyorlar ki” sakın bizim yanlışımızı görmeyin, görürseniz bile görmezden gelin, biz ne dersek ona inanın...
Siyaset kurumu böyle, diyanet kurumu böyle, başka ne kadar kurum varsa her biri yaptıkları her şeyin iyi olduğuna inanılmasını istiyorlar...
Tam olmasa bile, yarı Tanrı olduklarını, veya Tanrıyı temsil ettiklerini ima ediyorlar,en azında resmi dille...
Yani ahaliye veya insana neredeyse “Siz geri zekâlısınız, siz bu işlerden anlamazsınız, biz ne dersek doğru odur” diyorlar...
Sözümüzün üstüne söz koymayın, söylediklerimiz yanlış bile olsa, size düşen ona evet demektir diyorlar...
Güzel halkım benim! 
Sen ne kadar masum ne kadar mazlum ne kadar sessiz ve itaatkârsın böyle?
Sen Ne çok horlanıyorsun aslında, farkında mısın değil misin bilmiyorum... Keşke oturup konuşabilseydik bunları... Ne acı ki, biz birbirimize yakın olmak yerine bize akıl satanlara yakın olmayı tercih ediyoruz nedense...
Konuyu dağıtmadan Camiler haftasına gelirsek; Diyanetin camiler haftasındaki konuşmalarını bildirilerini bazı açıklamalarını görünce bu ülkede her şey süt liman sanıyorsunuz, çünkü öyle demeye çalışıyorlar...
Arkadaşların nasıl canla başla çalıştığı sabah mesaisinin kaçta başladığını, gece kaçta bittiği açıklamalarını duyunca insanın oturup ağlayası geliyor arkadaşların öz verisi karşısında... Tabi öyle bir şey yok, biz böyle dedik diye de öfkelenecekler... 
Çünkü içi böyle dolu olan bir mesaiyi icra eden birilerini nerdeyse hiç görmedik camiye gelip gidenlerden olarak...
Ama daha başka mesailer de çalışan arkadaşların varlığını biliyoruz, hem de canla başla...
Sabah namazından sonra öğle namazına kadar bütün camilerin kapalı olduğu bir gerçek, iken neden dillendirirler bunu ki... Cami görevlisi arkadaşların camilerin açık olması konusunda bir derdi olmadığı halk arasında konuşulan bir konu...
Kaç arkadaş biliyor mahallesinde kaç yoksulun kaç yetimin olduğunu diye sorsak... Özellikle diyanete bağlı sendikaları dinlersek  “Ne yapılırsa yapılsın” arkadaşların hakkı ödenmez onlara göre...
Nedense cami derneklerinden ve köy muhtarlarından sıkıntıları olduğunu söylüyorlar da, kimi köylerde günlerce ezan okumayanlardan söz etmiyorlar...
Ne kadar yazsak ne kadar anlatmaya çalışsak anlatılması zor konu olduğunu bir daha gördüm bunları yazarken... Son söz olarak dersem bu arkadaşların pek çoğu farkında değil sahip oldukları malamın mesuliyetinin büyüklüğünden...