İskoçya’da geçtiğimiz günlerde yeni bir başbakan seçildi. Dini inancı açısından Müslüman olan bu başbakan konuttaki ilk gününde namaz kıldırdığı haberleri ile karşılaştık. Haberin kendisi ve görseller bana çok şey düşündürdü. Bilmem siz de katılır mısınız ama aklıma ilk gelen soru benzer bir durum bizim ülkemizde yaşansaydı sonuçları ne olurdu, insanlar ne tepki verirdi merak ediyorum. Yani inancı açısından Müslüman olmayan bir başbakan bizde seçilse ve dini ritüelini resmi bir konutta gerçekleştirmeye kalksaydı mesela?

Elbette bunun gerçekleşmesi için öncelikle farklı inançlara sahip insanların da aday olması ve desteklenmesi gerekiyor. Ancak düşünmeden edemiyorum. Farklı ülkelerde insanlar birbirlerine saygı duyarken, inançları veya düşünceleri nedeniyle dışlanmazken neden biz bu tablonun çok uzağındayız? Neden her şeyde tek bir doğru olduğu fikrine bu kadar sabitlenmiş durumdayız, neden başka alternatifleri göremiyoruz bilemiyorum.

Hele ki her Ramazan ayında oruç tutmadığı için şiddet gören veya oruç tutmadığını gizlemek zorunda kalan insanları hatırladıkça başka inançlara ne kadar saygı duyuyoruz diye düşünüyorum. Ancak tam tersi Hatay’da birbirinden farklı inanışların bir arada yaşadığını, inançlarının gerektirdiği ritüelleri yerine getirdiğini de biliyorum. Bu kadar çelişkili davranışlar varken yönetim aşamasında farklı bir inanışa sahip birisinin yer almasına ne kadar açığız veya hazırız bilemiyorum. Ama olması gerekmiyor mu sizce de? Müslümanlık başka ülkelerde saygı gösterilen bir inanış olarak gördüğümüzde gururlanırken neden aynı davranışı ve saygıyı bizler başkalarına göstermiyoruz ki?

Bu hafta karşıma çıkan ve aklımda deli sorulara neden olan başka bir konu da İsrail’de yaşanan protestolar esnasında açılan pankart. Kadınlar ‘’Sonumuzun Türkiye gibi olmasını istemiyoruz’’ pankartlarını açtılar. Bu durum aklıma 1934 yılında İngiliz kadınların ‘’Biz Türk kadınlarından daha mı değersiziz?’’ açtığı pankartı getirdi. Daha yüz yıl bile olmadan nasıl böyle bir dönüşüm yaşadık aklım almıyor. Yıllar ileri giderken biz nasıl oluyor da daha kötü bir yaşama adım atıyoruz?

İran’da kadınların hak mücadelesi aylardır devam ediyor. Tavsiyelerine kulak vermek gerekiyor. Yaşadıklarını başka kimsenin yaşamaması için tüm dünyaya seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bizim gibi olmak istemiyorsanız bize kulak verin diyorlar. Duymuyoruz. Duymamazlıktan geliyoruz. Yıllar öncesinde saygı duyulan Türk kadınları bugün öldürülüyor, buna alışıyoruz. Sadece kadın oldukları için öldürülen bu kadınları koruyacak yasalar da yöneticiler tarafından reddediliyor. Hem de gülerek, ne gerek var diyerek bunlar yapılıyor. İşsizliği, ahlaksızlığı ve tüm olumsuz şeyleri kadınlardan kaynaklı olduğunu söyleyen insanlar bugün bizlerden oy istiyor.

Seçimler yaklaşıyorken tüm adayları çok iyi izlemek ve neye oy verdiğimizi iyi bilmek gerekiyor. Her ne kadar bugün vatandaş olmak sadece oy kullanmak kısmına sınırlandırılmış olsa da bu konuda yapılabilecek şeyler var. İyi bilmek ve ona göre hareket etmek gerekiyor. Gençleri dinlemek gerekiyor. Onlar bir şey bilmez demek yerine yaşadıkları ve maruz kaldıkları tüm olaylar hakkında neler düşünüyor öğrenmek gerekiyor. Hepimiz bir yerde mağduruz, en çok da haklarımızı arayışımız açısından. Ne dersiniz?